BİLİŞİM SİSTEMLERİNİN, BANKA VEYA KREDİ KURUMLARININ ARAÇ OLARAK KULLANILMASI SURETİYLE DOLANDIRICILIK SUÇUNUN MESLEK HALİNE GETİRİLMESİ

Nitelikli dolandırıcılık suçunun ne olduğuna ve cezasına ilişkin bir önceki yazımızda açıklamalarda bulunmuştuk, bu çalışmamızla bağlantısı gereğince okumanızı tavsiye ederiz. (Bkz: …) Çeşitli maksat ve şekillerde işlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun ülkemizdeki en yaygın işleniş biçimlerinden biri de; mağdurun etki alanının zayıf ve aldatılmaya oldukça açık olması sebebiyle bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık eyleminin gerçekleştirilmesidir.

Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunda, aracı kılınan sistemlerin genişliği sebebiyle suç hareketi birçok farklı şekilde ortaya çıkabilmektedir. Nitekim dolandırıcılık suçunu meslek haline getirmiş bir takım kimselerin, bu amaçla kurdukları firmalar ve/veya internet siteleri aracılığıyla ürün satışı yapacaklarını vaat ederek, ürün bedelini alıp talep edilen ürünü göndermedikleri durumlarda, tam da bahsedildiği şekilde bir olay vuku bulmaktadır. Bu halde failler; genellikle, mağdur tarafından aslında talep edilen ürün yerine ya bambaşka ya da çok daha düşük değerli bir ürün göndermekte, devamında ürünün yanlış gönderildiğinden bahisle iadesini sağlamakta ve böylelikle mal gönderimi yapıldığına dair olguyu ispatlayarak; aradaki ticari ilişkisi uyarınca, mağdurun talep ettiği ürünü gereği gibi gönderdiklerini ve karşılığında ürün bedelini de aldıklarını, olayın hukuki uyuşmazlık kapsamında kaldığı, dolayısıyla dolandırıcılık suçuna vücut veren unsurların somut olayda mevcut olmadığı savunmasında bulunmaktadırlar.

Uygulamada da gerek Savcılıklar gerekse de Mahkemeler tarafından çoğunlukla olayın ticari ilişkiden doğan borç alacak meselesinden kaynaklandığı, dolayısıyla hukuki ihtilaf mahiyetinde kaldığı, cezai nitelik taşımadığı ve hukuk yargılamasına konu bir uyuşmazlık olduğu gerekçesiyle fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya beraat kararı verilmektedir. Peki ceza yargılamasına konu edilen bir hareketin hukuki ihtilaf ya da cezai ihtilaf mahiyetinde olması ne anlama gelmektedir?

Hukuki ihtilaf en basit şekilde ifade etmek gerekirse; Türk Ceza Kanunu başta olmak üzere, ilgili özel ceza mevzuatı gereğince içinde hiçbir suç unsuru taşımayan, bu doğrultuda ceza soruşturma ve kovuşturmasına konu olmayan, içeriği itibariyle hukuk mahkemelerince çözülmesi gereken uyuşmazlıklara verilen addır. Cezai ihtilaf ise ilgili ceza mevzuatında suç olarak tanımlanan fiillerin maddi ve manevi unsurlarının somut olayda meydana gelmesi sebebiyle, ceza yargılamasına konu edilmesi ve burada karara bağlanması gereken çekişmelerdir.

Burada Savcılıklar ve Mahkemeler tarafından maddi vakıanın dikkatli şekilde değerlendirilmesi büyük önem arz etmektedir. Nitekim aksi takdirde suça vücut veren bir eylemin hiçbir yaptırıma tabi tutulmaksızın kamu kurumları nezdinde örtülü olarak desteklenmesi şeklinde bir duruma istemsizce sebebiyet verilebilecektir.

Telefon vasıtasıyla dolandırıcılık suçu için lütfen (Bkz: …)

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir