Yerel mahkeme hükmü, istinaf veya temyiz aşamasında bozulup, mahkemece buna uyulduğunda ortada hukuken geçerli bir karar mevcut olmayacaktır. Dolayısıyla mahkeme yeniden hüküm verirken, kural olarak ne önceden vermiş olduğu kendi kararıyla ne de istinaf veya temyiz mahkemesinin kararı ile bağlı olacaktır. Buna bozmadan sonra serbestlik kuralı da denilmektedir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 265. maddesine göre, “Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen karar, sanık lehine bozulabilir veya değiştirilebilir. Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez.” Bu durumda; hüküm sanık veya sanık lehine cumhuriyet savcısı veya Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 262. maddesine göre; sanığın yasal temsilcisi veyahut eşi tarafından sanık lehine temyiz edilmiş ise, sanık hakkında bozma kararından sonra ilk oluşturulan hükümde yer alan cezadan daha ağır bir ceza tayin edilemeyecektir. Böylece bozmadan sonra serbestlik ilkesine bir sınırlama getirilmiş olmaktadır. Bu kural ile sanık lehine yargı yoluna başvurulduğunda hükmün sanık aleyhine sonuç doğurması yasaklanmış olmaktadır.
Kural yalnızca temyiz yasa yolu bakımından değil, istinaf, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesi bakımından da geçerlidir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas Numarası: 2013/8-167 Karar Numarası: 2013/262 “…Sanığın, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan 5237 sayılı TCK’nun 170/1-c ve 62. maddeleri uyarınca beş ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin yerel mahkeme hükmünün, Özel Dairece, eylemin daha ağır cezayı gerektiren ve aynı kanunun 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçuna uyduğunun kabulü ile hükmün yalnızca sanık lehine temyiz edilmiş olması nedeniyle ceza miktarı yönüyle kazanılmış hak saklı tutulmak şartıyla bozulmasına karar verilmesi gerekirken, eleştirilerek onanması isabetli değildir…”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas No: 1992/5-190 Karar No: 1992/237 T. 28.9.1992 “…Temyiz incelemesi yapılan hükümde, suç vasfında bir isabetsizlik saptandığı takdirde, aleyhe temyiz olmasa bile bu husus bozma nedeni yapılacaktır. Suç vasfında kazanılmış hak olamaz. Ancak bu halde cezanın tür ve miktarı yönünden kazanılmış hak ilkesi gündeme gelecektir. Aksi kabul, hukuk kurallarının Türkiye genelinde farklı uygulanmasına yol açar…”
Hukuk Desteği