Türk Hukukunda acentenin rekabet etmeme yükümlülüğü farklı açılardan incelenebilir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; bu yükümlülük Kanun’dan doğar. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 104. maddesi uyarınca ve sadakat borcu gereğince acente, aynı yer ve bölge içinde, birbirleri ile rekabette bulunan birden fazla ticari işletmenin acenteliğini üstelenemeyecektir ancak; rakip faaliyetlere karşı koruma sağlayan bu hüküm yalnızca acentelik sözleşmesi süresince geçerlidir. Dolayısıyla, ikinci olarak incelenmesi gereken; acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra öngörülen rekabet yasağı sözleşmeleridir. Acente, haksız rekabet hükümlerine aykırı olmadıkça, acentelik ilişkisi süresince müvekkilin faaliyette bulunduğu iş ve işletmeye ilişkin elde ettiği bilgi ve tecrübeyi sözleşme sonrasında serbestçe kullanabilir.
1) Acentelik Sözleşmesi Süresince Rekabet Etmeme Yükümlülüğü
TTK madde 104’te inhisar başlığı ile düzenlenen bu husus, hukuk temelinde “tekel hakkı” olarak nitelendirilen inhisar hakkına işaret etmektedir. Aksine yazılı bir anlaşma olmadığı müddetçe acente, sadakat borcu gereği aynı yer veya bölgede, birbiriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme için acentelik yapamayacktır. Şu halde, acentenin rekabet etmeme yükümlülüğü konu, zaman ve bölgesel açılardan sınırlandırılmıştır.
Madde 104: “(1) Yazılı olarak aksi kararlaştırılmadıkça, müvekkil, aynı zamanda ve aynı yer veya bölge içinde aynı ticaret dalı ile ilgili olarak birden fazla acente atayamayacağı gibi, acente de aynı yer veya bölgede, birbirleriyle rekabette bulunan birden çok ticari işletme hesabına acentelik yapamaz.”
TTK madde 104’teki “birbiriyle rekabette bulunan” ibaresini incelediğimizde, rekabette bulunma halinde olabilecek işletmelerin aynı ticaret alanında faaliyette bulunma durumları anlaşılır. Şu halde acente, faaliyet konuları farklı olan işletmeler hesabına acentelik yapabilecektir. Müvekkilin rıza göstermesi halinde, bir anlaşma ile acentenin rakip işletmeler hesabına çalışması mümkündür. Bu anlaşma bakımından yazılı şekil geçerlik koşuludur. Ancak acentenin sadakat borcunun bir görünümü olan müvekkilinin menfaatlerini koruma borcu çerçevesinde, müvekkilin yazılı sözleşmeyle rekabet etmeye rıza göstermesi halinde dahi acente, müvekkilinin menfaatlerine zarar veremez. Böyle bir durumda rekabet hakkının kötüye kullanılması söz konusu olur. Rekabet etmeme yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde de müvekkilin acentelik sözleşmesini fesih hakkı doğar.
2)Acentelik Sözleşmesi Sonrası Rekabet Yasağı Sözleşmeleri ile Yükümlülük Oluşturulması
Müvekkil ile acente arasındaki sözleşmenin sona ermesinden sonra tarafların herhangi bir kısıtlamaya tabi olmadan çalışmaya devam etmeleri esastır ancak, taraflar arasında zaman içinde paylaşılmış olan sırların korunması, sadakat borcu ve çıkar çatışmasının önlenmesi gibi hususlar için rekabet yasağı sözleşmeleri düzenlenmektedir. Hukukumuzda TTK ile ilk kez düzenlenen bu sözleşmeye ilişkin Kanun hükmü madde 123’te yer almaktadır. TTK madde 123 uyarınca, acentenin, işletmesine ilişkin faaliyetlerini sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrası için kısıtlayan anlaşma yazılı şekilde yapıllacaktır Ayrıca müvekkilin, anlaşma hükümlerini içeren ve kendisi tarafından imzalanmış bir belgeyi de acenteye vermesi gerekmektedir. Bu anlaşmanın geçerlilik koşulu ise yazılı şekilde düzenlenmesinden geçmektedir.
Madde 123: “(1) Acentenin, işletmesine ilişkin faaliyetlerini, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonrası için sınırlandıran anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve anlaşma hükümlerini içeren ve müvekkil tarafından imzalanmış bulunan bir belgenin acenteye verilmesi gerekir. Anlaşma en çok, ilişkinin bitiminden itibaren iki yıllık süre için yapılabilir ve yalnızca acenteye bırakılmış olan bölgeye veya müşteri çevresine ve kurulmasına aracılık ettiği sözleşmelerin taalluk ettiği konulara ilişkin olabilir. Müvekkilin, rekabet sınırlaması dolayısıyla, acenteye uygun bir tazminat ödemesi şarttır. (2) Müvekkil, sözleşme ilişkisinin sona ermesine kadar, rekabet sınırlamasının uygulanmasından yazılı olarak vazgeçebilir. Bu hâlde müvekkil, vazgeçme beyanından itibaren altı ayın geçmesiyle tazminat ödeme borcundan kurtulur. (3) Taraflardan biri, diğer tarafın kusurlu davranışı nedeniyle haklı sebeplerle sözleşme ilişkisini feshederse, fesihten itibaren bir ay içinde rekabet sözleşmesiyle bağlı olmadığını diğer tarafa yazılı olarak bildirebilir.(4) Bu maddeye aykırı şartlar, acentenin aleyhine olduğu ölçüde geçersizdir.“
TTK m. 123’te ifade edilen 2 yıllık süreyi aşar nitelikte bir rekabet yasağı anlaşması, hukuka aykırılık taşıyacaktır. Bu iki yıllık süre kesindir ve uzatılamaz, ayrıca bu süre devam ederken kesilmesi veya durması da söz konusu olmaz.
TTK madde 123/1 uyarınca, rekabet yasağı sözleşmelerinin geçerli olabilmesi için müvekkilin acenteye tazminat ödemesi şarttır. Burada kanun koyucu kesin bir ölçüt belirtmekten kaçınarak “uygun bir tazminat” ödenmesini öngörür. İlgili tazminat müvekkil bakımından kanundan doğan bir borç olup ayrıca rekabet yasağı sözleşmesinde kararlaştırılmış olmasına gerek yoktur.
TTK madde 123/2 uyarınca müvekkil, acentelik sözleşmesinin sona ermesine kadar rekabet yasağı sözleşmesinden vazgeçebilir. Bu halde müvekkil vazgeçme beyanından itibaren altı ayın geçmesiyle tazminat ödeme borcundan kurtulur.
Hukuk Desteği