Ticari işin ne olduğunu daha önceki bir yazımızda okuyucularımızla paylaşmıştık (Bkz. ilgili yazımız.). Ticari işler yasal olarak ticrai olmayan işlerden farklı hukuki sonuçlar doğurduğundan bu yazımızda bu konuyu ele alacağız:
1.) Ticari işlere ticari hükümler uygulanmaktadır: Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) bütün hükümleri “ticari hüküm” niteliğini itfa ettiği gibi, ticari işletmeleri ilgilendiren işlem ve eylemlere ilişkin diğer yasalarda yazılı özel hükümler de “ticari hüküm” sayılmaktadır.
2.) Ticari işlerden doğan uyuşmazlıklar ticari dava sayılmaktadır: Böylelikle bu uyuşmazlıklar ticaret mahkemelerinde görülmektedir. TTK’da düzenlenen hususlardan doğan ihtilaflar ticari dava konusu olmaktadır. Ticari davaların nelerden oluştuğu TTK madde 4’te ele alınmıştır: “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda, Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde, bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır. Ticari davalarda da deliller ile bunların sunulması 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine tabidir.”
3.) Ticari işlerde teselsül esas sayılmaktadır: Borçlular arasında teselsülün gerçekleşmesi, iki yahut daha fazla kişinin biri veya hepsi için ticari iş nedeniyle bir alacaklıya karşı borç altına girmiş olması ile mümkündür (Müteselsil borçlu olunmadığına ilişkin bir sözleşme yapılmamış olması ihtimalinde). Bu şekilde alacaklı, borçlulardan herhangi birisine borcun tamamı için başvurabilmektedir. Eğer iş borçlular için ticari bir iş değilse, alacaklı için ticari nitelikte olsa dahi, söz konusu işe ticari iş sonuçları uygulanamayacaktır. Ayrıca, ticari borçlarda, borçlulardan en az biri veya kefili için ticari niteliğe sahip olan bir borca kefil olunmuş ise, müteselsil kefalet durumu söz konusu olmaktadır.
4.) Ticari işlere ticari faiz uygulanmaktadır: Gerek adi gerekse ticari işlerde taraflar uygulanacak faizi serbestçe kararlaştırabilmektedirler. Sözleşme ile kararlaştırılmamışsa faiz ödemesi, TC Merkez Bankası’nın önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli kredi işlemlerinde uyguladığı reeskont üzerinden yapılır. Söz konusu reeskont oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan reeskont oranından beş puan veya daha çok farklı ise, yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur. Belirlenmiş bu oranlar adi işlere uygulanan faiz oranlarından daha yüksek bir görünüm sergilemektedir.
Hukuk Desteği