DOLANDIRICILIK SUÇUNDA HİLE

Dolandırıcılık suçuna dair genel bilgilendirmelerimiz için lütfen “Dolandırıcılık Suçu” isimli yazımızı inceleyiniz. Doktrinde, suçun hile unsuruna ilişkin tartışmalar sürmektedir.

  • Hileli Davranışın Kandırmaya Yeterliliği Sorunu

Hile, gerçekte mevcut olmayan bir hususu mevcut göstermek veya gerçekleşmiş bir olayı olduğundan başka türlü ya da hiç gerçekleşmemiş gibi göstermek suretiyle bir insanın yanılgıya düşürülmesi” şeklinde birtakım yazarlarca tanımlansa da ortak bir kanıya varılabilmiş değildir. Hile unsuru farklı algılanabildiği için suçun işlenişi yönünden farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

Aşağıda yer vereceğimiz Yargıtay kararı salt yalan söylenmesi ile suçun işlenemeyeceğini, aldatıcı davranışın belirli bir ağırlığa ulaşması gerektiğini belirtmektedir. Ayrıca fiilin aldatıcı olup olmadığı da olaya göre değerlendirilmelidir:

Yargıtay 11 Ceza Dairesi’nin 05.06.2006 Tarihli, 2005/144 Esas sayılı, 2006/5115 Karar sayılı içtihadı: “Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; fiilin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olma, “sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. O halde hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez. Olaysal olarak değerlendirme, hileli hareketin ne olduğu, mağdur üzerindeki etkisi, kandırabilecek bir hareket olup olmadığı, mağdurun iyi niyeti ve güven duygularının suiistimal edilip edilmediği araştırılmalıdır...”

Ancak, Yargıtay yukarıdaki kararındaki tespitleriyle çelişen kararlar da vermiştir. Soyut yalanın dolandırıcılık suçunu oluşturmaya yeterli sayıldığı kararları da mevcuttur:

Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nin 25.05.2005 Tarihli, 2004/5247 Esas sayılı, 2005/2922 Karar sayılı içtihadı: “… Şikâyetçiye satılan …. parselin bulunduğu köyde oturan ve emlak komisyonculuğu yapan sanıkların, görevleri ve hayatın doğan akışı gereği aynı köy arazisini iyi bilmek ve satılacağı söylenerek gösterilen 775 nolu parsel ile gerçekte satışı yapılan 763 nolu parselin arasında başka parseller olup her iki parselin ortasında bulunan tepenin farklı cephelerinde yer almaları nedeniyle karıştırılmasının mümkün olmaması gösterilen yer ile tapuda satışı yapılan yerin değerleri arasında Ankara …. dosyasında yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere %25 oranında fark bulunması nedeniyle sanıkların hile ve desise yaratarak şikayetçinin zararına kendilerinin yararına haksız çıkar sağladıkları şikayetçinin aşamalardaki değişmeyen iddiası, sanıkların tevilili ikrarları, tanık beyanları ile dosyadaki diğer belgelerden anlaşılmasına göre yüklenen suçun sabit olduğu gözetilerek mahkûmiyetlerine karar verilmesi yerine suç kastı olmadığından bahisle beraat kararı verilmesi…

  • Hilenin İhmali Davranışla Gerçekleştirilebilmesi Sorunu

Karşımıza çıkan olaylara baktığımızda, dolandırıcılık suçunun daha çok icrai hareketlerle işlendiğini görmekteyiz zira, mağdurun aldatılabilmesi için genellikle failin olaya etki edecek bir fiili olması gerekmektedir. Genel kabul edilen görüşe göre dolandırıclık ihmali hareketlerle de işlenebilmektedir. Ancak; ihmali davranışın hile oluşturması için failin mağduru aydınlatma yükümlülüğünün olması gerekmektedir. Bir başka ifadeyle failin mağdura garanti verme gibi bir vasfının olması aranmaktadır. Bu yükümlülük kanundan, sözleşmeden veya öngelen bir davranıştan kaynaklanabilmektedir.

Dolandırıcılık her ne şekilde işlenirse işlensin bu suça maruz kalanların bilgiye sahip avukat/avukatlarla iletişime geçerek, suçun oluşumu sonrasında neler yapılabileceğinin konuşulması ve zararın tazmini mümkünse en kısa sürede buna yönelik hukuki işlemlerin başlatılması gerekmektedir.
                                                                                                                                      Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir