ALDATILAN EŞ, 3. KİŞİYE TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR Mİ?

images1Aldatma, eşlerin evlilik içindeki karşılıklı sadakat yükümlülüklerinin ihlalini oluşturan bir fiildir. Aldatma başka bir deyişle zina kanunen sayılmış özel boşanma sebeplerinden olmakla birlikte aldatılan eşin, kişilik haklarının zedelenmesi sebebiyle manevi tazminat talep etme hakkı (Bkz.İlgili yazımız…) ayrıca bulunmaktadır.

Sadakat yükümlülüğü evlilik içinde eşler arasında tanımlı bir yükümlülük olduğundan sadakat yükümlülüğünün ihlali gerekçesiyle 3. kişi aleyhine manevi tazminat davası açılamaz. Ancak, 3. kişinin haksız fiil hükümlerince sorumluluğuna gidilebileceği hukuken ifade edilebilir. Burada haksız fiil teşkil eden fiil, aldatılan kişinin kişilik haklarına saldırı olarak tanımlanır.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu konuya ilişkin şöyle bir karar vermiştir: “Böylece, evli bir kimsenin evlilik dışı birlikteliği, diğer eşin sosyal kişilik değerlerine saldırı niteliğinde olduğu gibi, bu eyleme katılan kişinin eylemi de bundan ayrı düşünülemez. Dolayısıyla, bu eyleme evliliği bilerek katılan kişi de diğer eşin uğradığı zarardan sorumludur. Sonuç itibariyle, davalının davacının eşi ile evli olduğunu bilerek duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğinin tarafların ve mahkemenin kabulünde olmasına göre; davalının sorumluluğu ahlaka ve adaba aykırılık nedeniyle gerçekleşenden kaynaklanmakta; dava da yasal dayanağını haksız fiile ilişkin hükümlerden almaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece davalının açıklanan şekilde gerçekleşen eyleminden sorumluluğu kabul edilerek, bundan kaynaklanan zararın kapsamı belirlenmeli ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmelidir.”  (YHGK, 2010/4 – 129 E. 2010/173 K. 24.03.2010). Bu karar ışığında şunu ifade edebiliriz ki,  3. kişi evliliği bilerek aldatmaya iştirakte bulunuyorsa aldatılan eşin uğradığı manevi zarardan sorumlu olduğu kabul edilecektir.

Ancak, aksi yönde kararlar da bulunmaktadır. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin “Davalı zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine yasa hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.” şeklindeki kararı, 3. kişiden tazminat istenemeyeceğini ve 3. kişinin asli kusurlu tutulamayacağını gerekçelendirmektedir.

Aldatma fiilinin somut olayda nasıl gerçekleştiği, kişilerin olaydaki sorumluluk ve kusurları da dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle, her tazminat isteminin şartlarının oluşup oluşmadığı anlamında kendi içinde incelenmesi gerektiğini hatırlatmak isteriz.

                                                                                                                                     Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir