Bir icra takibinde mahcuz mallar satıldıktan sonra satış bedeli, hacze iştirak etmiş bulunan alacaklılara hisselerine göre paylaştırılır. Paraların paylaştırılması icra takibinin son aşaması olup icra memuru tarafından re’sen yapılır. Satış tutarının bütün alacaklıların alacağını karşılaması durumunda sıra cetvelinin düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır. İcra memuru İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 138. maddesine göre satış bedelini paylaştıracaktır.
Satış bedelinin alacaklıların alacaklarını karşılamaması durumunda ise, icra müdürü kendiliğinden hacizler yapmaktadır. Bu hacze “tamamlayıcı haciz” denmektedir (İİK m. 139). Tamamlayıcı hacizler yapılmasına rağmen mahcuzların satış bedeli bütün alacaklıların alacaklarını karşılamıyorsa icra müdürünün bir sıra cetveli düzenlemesi gerekir (İİK m. 140).
Ülkemiz ekonomisinde son yıllarda meydana gelen dalgalanmalar nedeniyle vadesinde borcunu ödeyemeyen borçlu sayısı arttığı gibi, alacaklıların tamamının alacağını karşılayamayacak kadar yetersiz malvarlığı olan borçluların bu durumu, uygulamada sıra cetvelinin önemini artırmıştır. Hacizde sıra cetveli hacze iştirak etmiş olan alacaklılar gözetilerek düzenleneceğinden öncelikle hacze iştirak konusu üzerinde durulacak ve sıra cetveli düzenlemesi buna göre yapılacaktır.
Aynı zamanda Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) 580. maddesinin “İşletenler, kendilerine bırakılan veya konaklama yerlerine, garaj, otopark ve benzeri yerlere konulan eşya veya hayvanlar üzerinde, ücretlerini veya saklama giderlerinden doğan alacaklarını güvenceye almak için hapis hakkına sahiptirler. Kiraya verenin hapis hakkına ilişkin hükümler, kıyas yoluyla burada da uygulanır.” şeklindeki düzenlemesiyle İİK 270. maddesine atıf yapılmakta olunup, İİK m. 270: “Kiralıyan evvelce yapılması lazım gelen icrai takibi yapmadan haiz olduğu hapis hakkının muvakkaten muhafazası için icra dairesinin yardımını isteyebilir.
Teahhurunda tehlike varsa zabıtanın yahut nahiye müdürünün de yardımı istenebilir.
İcra dairesi üzerlerinde hapis hakkı bulunan eşyanın bir defterini yapar ve rehinleri paraya çevirme yoliyle takip talebinde bulunması için kiralıyana on beş günü geçmemek üzere münasip bir mühlet verir.” alacaklı tarafından hapis hakkı da talep edilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu talebe karşılık İİK 270. maddesine istinaden menkul rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilebilir.
İlgili Yargıtay kararından örnek vermek gerekirse; “İ.İ.K.nun 100. maddesi gereğince, borçluya ait paranın veya satılan malın tutarı vezneye girinceye kadar birden fazla alacaklı tarafından haciz konulması halinde, anılan madde hükmü gereğince icra müdürlüğünce derece kararı yapılması gerekir. Derece kararının yapılması için mutlaka satış sonucu para elde edilmesi zorunlu değildir. Somut olayda borçlunun Ziraat Bankası Gümüşhane Şubesinde bulunan hesaplarına haciz konulduğu, aynı hesap üzerinde şikayete konu takip dosyası dışında da hacizler bulunduğu, banka tarafından borçlunun hesabında bulunan tutarın icra müdürlüğüne gönderildiği, icra müdürlüğünce bu paranın ilk üç sırada haczi bulunan takip dosyalarına ödendiği anlaşılmaktadır. Aynı banka hesabında haczi bulunan şikayetçi üçüncü kişi Gümüşhane Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından icra müdürlüğüne yapılan başvuruda 6183 Sayılı Kanunun 21. madde hükümleri nazara alınarak blokeli söz konusu bedelin taksimatının yapılması talebinde bulunulduğu: icra müdürlüğünce dosyanın infazen işlemden kaldırıldığından bahisle bu talebin reddedilmesi üzerine anılan işlemin şikayet konusu edildiği görülmektedir. Her ne kadar şikayet eden üçüncü kişi icra dosyasının tarafı değil ise de, haciz alacaklısı olması sebebiyle aktif husumet ehliyeti vardır. Ayrıca hacze iştirak eden alacaklılar, sıra cetveli yapılmadan sıra cetveline itiraz ya da şikayet niteliğindeki başvurularda bulunamayacaklarından, haciz koyduran alacaklıların sıra cetveli düzenlenmesini talep etmekte hukuki yararları bulunmaktadır. Bu durumda anılan yasal düzenlemeler uyarınca, icra müdürlüğünce sıra cetveli düzenlenmesi zorunlu olup, mahkemece, şikayetin icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılması gerektiğine karar verilmek suretiyle kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” (Yargıtay 12.H.D K. 2012/22035)
Hukuk Desteği