MARKA LİSANS SÖZLEŞMESİ VE TÜRLERİ

İlgili resim

556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 22 Aralık 2016 tarihinde yürürlükten kaldırılıp yerine 10 Ocak 2017 tarihinde 6769 sayılı Fikri Sınai Mülkiyet Kanunu getirilmiştir. Bugünkü yazımızda bahsedeceğimiz marka lisans sözleşmesi ve türleri konusuna ilişkin her iki düzenleme bakımından bir farklılık bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle her iki düzenlemede de konu aynı şekilde ele alınmıştır. Lisans sözleşmesi genel olarak; marka, patent, endüstriyel tasarım ve faydalı model gibi fikri ve sınai bir hakkın sahip olduğu koruma hakkından yararlanma yetkisinin kısmen veya tamamen üçüncü kişiye ücret mukabilinde devri şeklinde tanımlanabilir. Lisans sözleşmesi hem lisans veren hem de lisans alan tarafından marka siciline tescil ettirilebilir.
Şu an yürürlükteki 6769 sayılı Fikri Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 24. maddesinde lisans sözleşmesi ve türlerine değinilmiştir. Buna göre: “(1)Marka hakkı, tescil edildiği mal veya hizmetlerin bir kısmı ya da tamamı için lisans sözleşmesine konu olabilir. (2) Lisans, inhisari lisans veya inhisari olmayan lisans şeklinde verilebilir. Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans, inhisari değildir. İnhisari olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi üçüncü kişilere de başka lisanslar verebilir. İnhisari lisans sözleşmelerinde lisans veren, başkasına lisans veremez ve hakkını açıkça saklı tutmadıkça kendisi de markayı kullanamaz. (3) Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa lisans sahipleri, lisanstan doğan haklarını üçüncü kişilere devredemez veya alt lisans veremez. (4) Lisans veren, lisans alan tarafından üretilecek malın veya sunulacak hizmetlerin kalitesini garanti altına alacak önlemleri alır. Lisans alan, lisans sözleşmesinde yer alan şartlara uymak zorundadır. Aksi takdirde marka sahibi, tescilli markadan doğan haklarını lisans alana karşı ileri sürebilir.”
Marka lisans sözleşmesi türleri şöyledir:
1) İnhisari Marka Lisans Sözleşmesi: Lisans veren başkasına lisans veremeyecek ve hakkını saklı tutmadıkça kendisi de markayı kullanamayacaktır. Marka lisans sözleşmesinin, inhisari lisans sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi için inhisari olduğunun sözleşmede açıkça belirtilmesi gerekir. Aksi halde lisans sözleşmesi basit lisans sözleşmesi olarak kabul edilecektir. Ancak, taraflar yapılan sözleşmeyi inhisari lisans sözleşmesi olarak isimlendirmesine rağmen; lisans sözleşmesinde, lisans verenin başka kişilere de lisans verebileceğinin öngörülmüş olması halinde, basit bir lisans sözleşmesinin varlığı kabul edilir. Bu halde, sözleşmenin hükümlerine göre lisans veren sözleşmede belirlenen kimseye lisans verebilecek, ancak diğer kimselere lisans vermesi halinde sözleşmeye aykırılıktan sorumlu tutulabilecektir. İnhisari lisans belirli bir bölge için verilebilir. Bu durumda lisans alan sadece o bölgede lisans hakkına sahip olacaktır. Bunun bir sonucu olarak lisans veren başka bir bölgede bir üçüncü kişiye lisans hakkı tanıyabilecektir ve bu durum inhisari lisans sözleşmesine aykırılık teşkil etmeyecektir. Ancak, lisans belirli bir bölge için verilmek isteniyorsa, bu hususa sözleşmede açıkça yer verilmesi gerekmektedir. Sözleşmede belirli bir bölge yer almamışsa ya da sözleşmeden belirli bir bölge için verildiği anlaşılamıyorsa lisansın tüm Türkiye için verildiği kabul edilecektir. Aksi sözleşmede kararlaştırılmadıkça inhisari lisansa sahip olan kişi; üçüncü bir kişi tarafından marka sahibinin markadan doğan haklarına tecavüz edilmesi durumunda marka sahibinin açabileceği davaları kendi adına açabilir. İnhisari lisans alanın doğrudan doğruya dava açma hakkının varlığı marka sahibinin dava açma hakkını ortadan kaldırmaz. Marka sahibi mutlak hakkına dayanarak her zaman dava açabilir.
2) İnhisari Olmayan (Basit) Marka Lisans Sözleşmesi: İnhisari olmayan lisans sözleşmelerinde lisans veren markayı kendi kullanabileceği gibi, üçüncü kişilere aynı markaya ilişkin başka lisanslar da verebilecektir. Bu hüküm, basit lisans sözleşmelerinin tam bir borçlar hukuku etkisi doğurduğunu göstermektedir. İşte bu yüzdendir ki, marka tecavüzüne karşı dava açma hakkı bazı şartlara tabi tutulmuştur. Örnek bir Yargıtay kararından bu şartları ele alacak olursak; “556 sayılı KHK’nın 21. maddesi sadece inhisari lisansa sahip olanların marka sahibinin markadan doğan haklarına tecavüz edilmesi halinde bu 556 Kanun Hükmünde Kararname uyarınca marka sahibinin açacağı davaları kendi adına açabileceği, basit veya adi lisans diye de anılan inhisari olmayan lisans sahiplerinin kural olarak böyle bir hakka sahip olmadığı, ancak basit lisans sahiplerinin de marka sahibine noter kanalıyla yapacağı bir bildirimden sonra marka sahibinin 3 ay içerisinde dava açmaması halinde bu bildirimi de ekleyerek kendi adına dava açabileceğini ve lisans sözleşmelerinde, bu Kanun Hükmünde Kararnameye aykırı hükümlerin bulunamayacağı ve bulunduğu takdirde geçersiz olduğu hükme bağlanmıştır” (Yarg. 11. HD., 1.2.2002 tarih ve E. 2002/553-K. K. 2002/753)
                                                                                                             

 Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir