Bankalar, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile düzenlenen finansal kuruluşlar olup, kamu nezdinde güven uyandırdıkları tartışmasızdır. Bahsedilen Kanun’un 7. maddesi’nde; Türkiye’de kurulacak bir bankanın anonim şirket şeklinde kurulması gerektiği belirtilmiş olduğundan, her bankanın bir anonim şirket olduğu açıktır. Bu bağlamda; tüm bankaların, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 18. maddesi 2. fıkrası uyarınca basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekmektedir. Güven kuruluşu olmaları da onların herhangi bir tacirden daha yüksek bir özveri ve özenle hareket etmelerini zorunlu kılar. Bu zorunluluk; Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde hayat bulan, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüst olması zorunluluğunu da içinde barındırır.
Bankaların bir anonim şirket olması ve buna paralel olarak basiretli bir tacir gibi iş ve işlemlerini yürütmek zorunda bulunması, sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getirirken objektif özenle davranmalarını gerektirir. Bir diğer deyişle; bankaların gerek kendileri arasında gerekse müşteriler nezdinde yapmış oldukları tüm işlemlerde objektif özen yükümüne uygun olarak hareket etmeleri beklenmektedir. Bankaların objektif özen yükümü altında bulunmaları ise hafif kusurlarından dahi sorumlu olmaları şeklinde kendini gösterir. Türk Borçlar Kanunu’nun 115. maddesi 3. Fıkrası’nın: “Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesi karşısında ise bankaların yaptıkları işlemlere istinaden sorumsuzluk kaydı koymaları mümkün olmayacaktır.
Anlattığımız hususları somutlaştırmak adına örnek vermemiz gerekirse; banka müşterisinin internet bankacılığı yoluyla dolandırılması bir başka deyişle; banka müşterisinin hiçbir bilgi, izin ve onayı olmaksızın, ilgili banka hesabındaki parasının çekilmesi ve internet vasıtasıyla bir başka hesaba aktarılması halinde bankanın sorumluluğu söz konusu olacaktır. Konuya ilişkin olarak bir Yargıtay kararını paylaşmak isteriz: “Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdindeki hesabının OA Adlı kişi tarafından internet şifresi ele geçirilip kullanılarak çekildiğini, elektronik bankacılık hizmetinde gereken güvenliği sağlayamayan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, ( 20.146.720.234 ) TL’nin faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir… Bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren bankalar objektif özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. Bu nedenle; banka müşterisinin hesabında bulunan paranın, müşterinin haberi olmadan bilgisayar korsanlığı yoluyla başka bir hesaba aktarılmasının önlenmesi konusunda ek güvenlik tedbirleri almayan bankanın hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu dikkate alınarak, müşterisinin zararını ödemek zorunda olduğu sonucuna varılmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, bankanın hafif kusurundan dahi sorumlu olduğu bu olayda müşterinin müterafik kusurundan söz edilemez.” (Yargıtay11. Hukuk Dairesi, 22.6.2006 T.,2005/4748 E., 2006/7341 K.)
Hukuk Desteği