ZORUNLU MÜDAFİLİK

Müdafi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (“CMK”) 2. maddesinde şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı olarak tanımlanmıştır. Şüpheli veya sanık, soruşturma veya kovuşturma evrelerinin her aşamasında bir veya birden fazla müdafiden yararlanmakta kural olarak serbesttir. Ancak CMK’nın ilgili maddelerinde belirtilen aşağıdaki hallerde zorunlu müdafilik kurumu gündeme gelmektedir:

  • Şüpheli veya sanık çocuk, akıl hastası, sağır ve dilsiz veya kendini savunamayacak haldeyse, istemi aranmaksızın (CMK md. 150),
  • Şüpheli, alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı yargılanıyorsa, istemi halinde (CMK md. 150),
  • Tutuklama isteniyorsa, tutuklama duruşması esnasında (CMK md. 101),
  • Şüpheli veya sanık gözlem altına alınacaksa (CMK md. 204),
  • Sanık duruşma düzenini tehlikeye sokacak davranışlar nedeniyle duruşma salonundan çıkartılmışsa (CMK md. 204),
  • Sanığın kaçması halinde (CMK md. 247).

Zorunlu müdafi; ifadenin alınacağı, sorgunun yapılacağı veya duruşmanın görüleceği mahkemenin bulunduğu yerin Barosu tarafından görevlendirilmektedir.

Ceza yargılamasının sona ermesi halinde, daha açık bir deyişle; hükmün açıklanması, soruşturma evresinde şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, şikayete bağlı suçlarda şikayet edenin şikayetinden vazgeçmesi, şüphelinin ölmesi, genel af ilan edilmesi, dava zamanaşımı süresinin dolması, uzlaşma sağlanması hallerinde müdafilik görevi de sona erer. Avukatlık Hukuku açısından ise, şüpheli veya sanık ile müdafi arasındaki ilişki hükmün kesinleşmesiyle birlikte sona erer. Ayrıca, şüpheli veya sanığın kendi seçtiği bir müdafiden yararlanmak istemesi de zorunlu müdafiliği sona erdiren hallerden biridir.

Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir