Mükerrer kadastro, bir taşınmazın farklı zamanlarda birden fazla kere kadastro işlemine tabi tutulması ve bu doğrultuda taşınmazın değişik tapu sayfalarına aynı veya farklı malikler adına tescil edilmiş olması anlamına gelmektedir.
Bu durum, bir yerin tapu kayıtlarına hatalı işlenmesinden doğabileceği gibi kadastral çalışmalar esnasında aynı yerin hataen iki defa ölçüme tabi tutulup iki ayrı tapu kütüğü sayfasına farklı parsel numaralarıyla tescil edilmiş olmasından da kaynaklanabilmektedir. Hatalı kadastral çalışmalar sonucunda, kişilerin mülkiyet hakları üst üste binmekte ve ciddi hak kayıpları ortaya çıkmaktadır. Peki böyle bir durumda taşınmazı iyi niyetle satın alan, devletin tuttuğu sicilin doğruluğuna inanıp güvenen 3. kişi ne yapmalıdır?
Devlete, kusurlu kadastro memuru/memurlarına ve kendilerine bu yeri satan kişi ya da mirasçılarına tazminat davası açarak haklarını aramalarının mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Burada hakkını arayan 3. kişi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) 1007. madde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder…” hükmüne dayanarak devletin sorumluluğuna gidebilecek olup; kendisine mükerrerliğe konu taşınmazı satan malike veya mirasçılarına ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77. madde “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” hükmüne dayanarak dava açabilecektir. Söz konusu tazminat davasında görevli ve yetkili mahkeme ise tapu sicilinin bulunduğu yer Asliye Hukuk Mahkemesidir. Konuya ilişkin bir Yargıtay kararına da aydınlatıcı olması açısından aşağıda yer vermekteyiz:
“…Dava, 4721 Sayılı Tük Medenî Kanununun 1007. maddesine göre açılan tazminat istemine ilişkindir …4721 Sayılı TMK’nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde, “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.” hükmü yer almakta olup, Hukuk Genel Kurulunun 16.06.2010 gün ve 2010/4 E. – 349/318 K. sayılı kararı uyarınca tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan da TMK’nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Hal böyle olunca, 246 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında mükerrer olarak tespit ve tapuya tescil edilmesi sonucu, tapuya iyi niyetle güvenerek bu taşınmazı edinen davacıların, edinme tarihinden sonra tapu kaydına mükerrerlik şerhi verilmesi ve taşınmazın tapu kütüğünden terkini sebebiyle Devletin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan zararlarının oluştuğu ve kadastro işlemlerinden kaynaklanan bu sorumluluğun da TMK’nın 1007. maddesi anlamında tazmini gerektiği gözetilerek davanın kabulü ile, tarım arazisi niteliğindeki taşınmaza gelir metoduna göre değer belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün onanmasına, …”(Yargıtay 16. Hukuk Dairesi E. 2017/5375 K. 2018/2861 T. 24.4.2018)
Hukuk Desteği