Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 279. maddesinde“(1) Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.”şeklinde düzenlenmiştir. TCK 6. madde 1. fıkra (c) bendinde kamu görevlisi “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmıştır.
Buna göre, kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden yahut bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Bildirilmeyen suçun adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, suçu bildirmeyen kamu görevlisine verilecek olan altı aydan iki yıla kadar hapis cezası yarı oranında arttırılacaktır.
Suçun oluşabilmesi için kamu görevlisinin, kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu değil, suçun basit hali olan ve TCK 278.m. kapsamında düzenlenen suçu bildirmeme suçu (bkz. ilgili yazımız…) işlenmiş olacaktır. Devlet hastanelerinde ve kamu kurumlarında çalışan, kamu görevlisi statüsünde olan sağlık mesleği mensupları tarafından işlenen suçu bildirmeme suçu da kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçu kapsamında değerlendirilecektir. Fakat özel hastane yahut kurumlar bünyesinde görev alan, bir başka deyişle kamu görevlisi olmayan sağlık mesleği mensuplarının suçu bildirmemesi suçu, sağlık mensuplarının suçu bildirmemesi suçunu (bkz. ilgili yazımız…) oluşturacak olup, unsurlarının varlığının TCK 280. m. kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Konuya ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 21.11.2011 tarihli 2009/21017 E., 2011/21674 K.sayılı kararından bir bölümü aşağıda alıntılamak isteriz;
“…5237 sayılı TCK’nun 154/2. maddesinde; köy tüzel kişiliğine ait olup köylünün ortak yararlanmasına terk edilmiş bulunan mera, harman yeri, yol ve sulak gibi taşınmaz malların kısmen veya tamamen zapt edilmesi, bunlar üzerinde tasarrufta bulunulmasının suç olarak düzenlendiği, köy muhtarı olan sanığın, köylünün ortak kullanım alanı olan yerlere tecavüzlerin önlenmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına ihbarda bulunmamasından ibaret eyleminin, aynı yasanın 279. maddesinde düzenlenen kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçunu oluşturacağı gözetilmeden yetersiz gerekçelerle beraat kararı verilmesi,…” Yargıtay 4. Ceza Dairesi 21.11.2011T.2009/21017 E., 2011/21674 K.
Hukuk Desteği