Evlenmeyle eşler arasında kurulan birliğe, evlilik birliği denmektedir. Eşler, bu birliğin getirdiği yükümlülükleri birlikte üstlenmek zorundadır. (Daha önceki yazımızda bu yükümlülüklerden detaylı olarak bahsetmiştik. Lütfen Bkz.) Eşler; karşılıklı olarak bu yükümlülükleri yerine getir(e)medikleri takdirde, hakimden evlilik birliklerine müdahale etmesi için talepte bulunabilmektedirler. Eşlerin talepte bulunması gereken mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri Aile Mahkemesi’dir. Eşlerden ikisi de birbirinden bağımsız olarak evlilik birliğine müdahale için talepte bulunmuşsa; işleme alınacak talep, ilk başvuranın yerleşim yeri Aile Mahkemesi’dir. Aile Mahkemesi’nin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi sıfatıyla müdahalede bulunabilir.
Başvuru sonucu hakim, taraflara evlilik birliğinin esas ve yükümlülüklerini hatırlatır. Ardından uyuşmazlığa düşülen başka bir konu varsa, bu husus hakkında gerekli tavsiyeleri vererek tarafları uzlaştırmaya çalışır. Eğer taraflar uzlaşmakta direnç gösteriyorsa hakim; tarafların kabul beyanlarıyla birlikte tarafları, profesyonel bir yardım almaya yönlendirir. Hakim, bağlayıcı herhangi bir hüküm verme yetkisinden yoksundur; verdiği her karar taraflar için öneri niteliğindedir. Bahsedilen kısım için bir netlik oluşturması adına Yargıtay 2.Hukuk Dairesi’nin bir kararından alıntılamaktayız; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 01.12.2003 T., 2003/15232 E., 2003/16106 K.; “…hakim eşlere yükümlülüklerinin ne olduğunu hatırlatıp, belli konularda uyarabilir. Bunların sonuçsuz kalması halinde istek üzerine ortak hayatı tatil edebilir (MK. md. 197), üçüncü kişilerle borçlarını eşe ödememeleri konusunda emir verebilir (MK. md. 198) nafaka takdir edebilir (MK. md. 195, 196), sebepleri varsa kısıtlanması bakımından girişimde bulunabilir (MK. md. 405,406), taşınmazı aile konutu olarak özgüleyebilir (MK. md. 194), eşin tasarruf yetkisini sınırlayabilir (MK. md. 199). Ancak hakim; hiçbir zaman kanunda gösterilmeyen önlemleri alma cihetine de gidemez (MK. md. 195/son). Bu isteklerin dava şeklinde hakimin karşısına getirilmesi zorunludur (HUMK. Md. 72). Dava olmadan işin esası incelenemez. Verilecek karar yasanın amacına uygun ve ailenin korunmasına yönelik olmalıdır…” şeklinde karar vermiştir.
Yine tarafların talebi sonucunda hakim, Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) diğer hükümlerinde belirtilen koruma tedbirlerini alma aşamasına geçebilir. Bu tedbirler; ortak yaşama ara verilmesi, eşlerden birinin tasarruf yetkisinin kısıtlanması, eşlerden birinin temsil yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılması, borçlulara yönelik alınacak önlemler şeklinde kendini göstermektedir. (Daha önceki yazımızda eşlerden birinin tasarruf yetkisinin kısıtlanması tedbirinden bahsetmiştik. Lütfen Bkz.)
TMK m.197, “Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.” diyerek ortak yaşama ara verilmesi hakkında hüküm kurmuştur. Ayrıca ayrı yaşamaya yönelik; malların yönetimine, eşlerin yapacakları parasal katkıya, ergin olmayan çocukların durumuna ilişkin tedbirler alınır.
Eşlerden biri, evlilik birliğinin giderlerine katıma yükümlülüğünü yerine getirmezse; hakim, eşin borçlularının ödemelerini diğer eşe yapması hakkında hüküm kurar.
Son olarak, evlilik birliğinin içerisinde çözülmez sorunların oluştuğu aşamada hakim; mal varlıklarının tamamı ya da bir kısmı üzerinden, eşin tasarruf yetkisini kaldırabilmektedir.
Hukuk Desteği