HAKKIN KULLANILMASI VE İLGİLİNİN RIZASI

Bir önceki yazımızda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (“TCK”) düzenlenen hukuka uygunluk nedenlerine genel bir giriş yapmış (Lütfen Bkz..) ve hukuka uygunluk nedenlerinden “kanunun hükmü ve amirin emri ” (Lütfen Bkz…) başlığı üzerinde durmuştuk. Bu yazımızda ise bir diğer hukuka uygunluk nedeni olan “hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası”ndan bahsedeceğiz.

TCK’nın 26. maddesinin “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” hükmüyle,hakkın kullanılmasının ve ilgilinin rızasının hukuka uygunluk nedeni olacağı, bu çerçevede işlenen fiillerin cezalandırılamayacağı düzenlenmiştir.

Hak; anayasa, kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgeye dayanan, hukuken kişiye tanınan bir yetki olup, bir kimsenin hakkını kullanması hukuka aykırı olmamalıdır. Kişinin hakkını kullanmasının ölçüsü sınırsız olmayıp; kişi, hakkını kullanırken iyi niyet kurallarına uygun davranmak mecburiyetindedir.

İlgilinin rızasının hukuka uygunluk nedeni sayılabilmesi için ise birtakım şartların somut olayda bulunması gerekmektedir;

i. İlgilinin rıza gösterme yeteneği bulunmalıdır. Kişinin akıl hastalığının bulunması veya yaşının küçüklüğü, rıza gösterme yeteneğinin bulunmadığına işarettir.

ii. Rızanın açıklanmış olması gerekmektedir. Rıza açıklaması açık veya örtülü olabileceği gibi, kişi açıklamayı sözlü ya da yazılı olarak da yapabilecektir. Rıza açıklamasında en önemli husus; iradeyi sakatlayan hata, hile, tehdit hallerinin bulunmaması gerektiğidir.

iii. Rıza, kişinin mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka yönelik olmalıdır. Bu kapsamda, örneğin devlete ait menfaatleri ihlal eden suçlar veya aile düzenine karşı işlenen suçlar bakımından ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeni olamayacaktır.

iv. Rıza, kanunun suç saydığı fiilin işlenmesinden önce veya fiilin işlenmesi sırasında açıklanmış olmalıdır. Fiil işlenmiş ve suç tamamlanmış olduktan sonra, söz konusu fiile rıza gösterilmesi halinde bu, geçerli bir rıza olarak değerlendirilmeyecektir.

Aşağıda bu konuda verilmiş Yargıtay kararından bir bölüme yer vermekteyiz:

“…5237 sayılı TCK.’nın 26/2. maddesi uyarınca ‘ilgilinin rızası’ hukuka uygunluk nedenleri arasında sayılmış olup, şikayetçinin 11.10.2012 tarihli duruşmada ‘ben zarar verilmeden önce evimin yanındaki bahçede bulunan ağaçlarımdaki meyvelerden komşularımın faydalanmalarına müsaade etmiştim’ diye belirtmiş olması, suça sürüklenen çocuğun şikayetçinin konutunun eklentisi olan bahçesine kiraz yemek amacıyla gündüz saatlerinde girmesi fiilinde ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedeninin somut olayda mevcut olması sebebiyle suça sürüklenen çocuğun 5271 sayılı CMK.’nın 223/2-d bendi gereğince atılı suçtan beraati…” Yargıtay Kararı – 13. CD E. 2014/16390 K. 2015/3661

https://hukukdestegi.com/tr/2016/02/25/mesru-mudafada-sinirin-asilmasi/
https://hukukdestegi.com/tr/2017/09/01/mesru-mudafaa-savunma-nedir/
https://hukukdestegi.com/tr/2022/07/22/turk-ceza-kanunu-kapsaminda-tesebbus-ve-gonullu-vazgecme-kavramlari/

Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir