Hakim kararıyla kurulması nedeniyle yapay bir soybağı ilişkisi meydana getiren evlatlık ilişkisi sonucunda evlatlığın, evlat edinen ve onun kan hısımlarına karşı mirasçı olma durumu hakkında çeşitli hukuki sorunlar meydana gelmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun (“TMK”) “Evlâtlık ve altsoyu, evlât edinene kan hısımı gibi mirasçı olurlar. Evlâtlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.” şeklindeki 500. maddesi uyarınca, evlatlık ve evlat edinenin altsoyu arasında, yasal mirasçılık bakımından bir fark bulunmayacağı hüküm altına alınmıştır. Başka bir söylemle mirasçılık yönünden, evlatlık ve mirasbırakanın altsoyu aynı haklara sahiptir.
Evlatlık ve evlatlığın altsoyunun, evlat edinene mirasçı olabilmesi için, evlat edinenin ölümü tarihinde hem geçerli bir evlatlık ilişkisi kurulmuş ve devam ediyor olmalı hem de evlatlık ilişkisinin sonra erdirilmesi amacıyla evlat edinen tarafından dava yoluna başvurulmamış olmalıdır. Evlat edinenin ölümü tarihinde, kendisinin evlatlık ilişkisini sona erdirmek için açtığı bir davanın mevcut olması halinde; evlatlık ve evlatlığın altsoyu haricindeki diğer yasal mirasçıların davaya devam ederek evlatlık ilişkisini ortadan kaldırma ihtimali bulunduğundan, bu yolla evlatlık ilişkisi iptal edildiğinde evlatlık ve evlatlığın altsoyu -evlat edinenin ölüm anında geçerli bir evlatlık ilişkisi olsa da verilen iptal kararı geçmişe etkili olduğundan- evlat edinenin mirasçısı olamayacaklardır.[1]
Bir üst paragrafta yapılan açıklamayla beraber, TMK’nin “Evlât edinme başvurusundan sonra evlât edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlât edinmeye engel olmaz.” şeklindeki 315. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, yapılan evlat edinme başvurusunun ardından evlat edinenin ayırt etme gücünü kaybetmesi veya ölmesi halleri evlat edinmeye engel olmayacaktır. Alıntılanan düzenlenmenin bir sonucu da, bu hallerde evlatlık ve evlatlığın altsoyunun yasal mirasçı sıfatını kazanacaklarıdır. Alıntılan madde hükmünün ve yapılan açıklamanın daha net anlaşılması adına, Yargıtay’ın ilgili bir kararını alıntılamaktayız; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 26.1.2012 T., 2010/16038 E., 2012/1473 K.; “Davacılar evli olup, ergin kişiyi birlikte evlat edinme talebinde bulunmuşlar, 20.05.2010 tarihli oturumda davacıların her ikisi de dinlenmiş, davacılardan S. bu tarihten sonra 24.05.2010 tarihinde ölmüştür. Evlat edinme başvurusundan sonra evlat edinenin ölümü veya ayırt etme gücünü kaybetmesi, diğer koşullar bundan etkilenmediği takdirde evlat edinmeye engel olmaz. Bu sebeple evlat edinme başvurusunda bulunanın dava sırasında ölmüş olması, davayı konusuz hale getirmez. Böyle bir durumda ölümle, kişinin taraf ve dava ehliyeti sona erdiğinden mirasçılarının davaya dahil edilerek davanın görülmesi gerekir… Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.” şeklinde karar vermiştir.
Son olarak, evlatlık ve evlatlığın altsoyunun mirasçılığının tek yönlü olduğunu belirtelim. Başka bir söylemle yalnızca evlatlık ve evlatlığın altsoyu, evlat edinene mirasçı olur; evlat edinenin, ne evlatlığa ne de evlatlığın altsoyuna mirasçı olması söz konusu değildir. Ayrıca evlatlığın; evlatlık ilişkisi haricinde kendi kan kısımlarına karşı olan mirasçılığı devam etmekle birlikte, evlat edinenin diğer kan hısımlarına karşı mirasçı olması mümkün değildir.
Hukuk Desteği
[1] YİBK, 11/24, 7.12.1055 T.