Sağlam temellere sahip avukatlık ilişkisi, müvekkil ve vekil arasındaki güven esasına göre kurulmaktadır. Bu güven ilişkisindeki en önemli unsur da avukatın sır saklama yükümlülüğüdür. Avukatlık Kanunu m.36, “Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse, Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.” düzenlemesiyle bu konuda kesin bir hüküm kurmuştur.
Ayrıca kanun maddesi belirtilen hususlar hakkında, avukatın ne zaman ve hangi durumlarda tanıklık edebileceğini de sınırlamaktadır. Belirtmek gerekir ki avukat, müvekkiliyle arasında bulunan sırlar hakkında sadece müvekkilinin onayıyla tanıklık edebilir. Aynı zamanda avukat, tanıklıktan kaçındığı zaman üzerinde herhangi bir hukuki ve cezai sorumluluk doğmaz.
Yukarıdaki açıklamalar sonucunda, karşımıza bir soru çıkıyor: Kanun maddesinde belirtilen bu sırrın kapsamı nedir? Bilgilerin açığa çıkması sonucu kişi üzerinde; maddi, manevi, cezai zarar doğma tehlikesi oluşursa, bu bilgiler sır kapsamına girer. Kişinin üzerinde herhangi bir zarar doğma ihtimali olmasa bile kişi, ilgili bilgilerin sır kapsamında kalmasını istediğini belirtirse, bu bilgiler de avukatın sır saklama yükümlülüğü kapsamına girmektedir.
Avukatlık ortaklıklarında sır saklama yükümlülüğü, kendisini müteselsil sorumluluk olarak göstermektedir. Başka bir deyişle; aynı ortaklık altında çalışan avukatlar, birbirlerinin avukatlık sırlarını saklama yükümlülüğü altına girmektedir.
Avukatın sır saklama yükümlülüğünün öneminin daha iyi kavranması açısından, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin bir kararını alıntılamaktayız; Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 14.11.2011 T., 2009/19013 E., 2011/21017 K.; “Avukat ile müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinin temeli güven ve sadakat ilkelerine dayanmaktadır. Müvekkilin; her durumda avukatına güvenmesi, sırrını saklayacağından emin olması gerekir. Bu nedenle Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde, avukatların görevlerini yükümlü oldukları ifade edilmiş ve Yasa’nın 36. maddesinde de görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açıklamaları yasaklanarak sır saklama yükümlülükleri öngörülmüştür. Avukatın, müvekkilinin sırrını saklama yükümlülüğü üçüncü kişiler yanında mahkemelere, savcılıklara ve idari birimlere karşı da geçerlidir. Avukatlık meslek sırrı, avukatın mesleğini icra ederken öğrendiği, herkes tarafından bilinmeyen, açıklanması halinde vekil edenin maddi ya da manevi zarara uğrayacağı, üçüncü kişilerden gizlenen özel yaşama dair bilgilerdir. Avukatın mesleği ile bağlantılı olarak öğrendiği, vekil edene ait özel ilişkileri, sağlık bilgileri, mali durumu, kişisel bilgileri gibi gerektiğinde bulunduğu yer ya da adresi de sır kapsamına dâhildir. Avukata yüklenen sır saklama yükümlülüğü, vekil edenin adli/idari merciler karşısında daha etkin, yerinde ve etraflıca iddiada bulunması veya savunma yapması ile doğrudan bağlantılıdır. Avukatın meslek sırrını koruması ise uluslararası antlaşmalar ve Anayasamızda güvence altına alınan özel yaşamın gizliliğinin sonucu olmanın yanında yerine getirilen kamu hizmetinin içeriği ve niteliği ile de ilgilidir”. şeklinde hüküm kurarak, bu yükümlülüğün önemini ortaya koymuştur.
Hukuk Desteği