Daha önceki bir yazımızda meşru müdafanın ne olduğunu kaleme almıştık. (Bkz. İlgili Yazımız….) Bu yazımızda ise bir hukuka uygunluk sebebi olan meşru müdafada sınırın aşılmasını inceleyeceğiz.
Meşru müdafaada sınırın aşılması 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 27/2 maddesinde; “meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku ve telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez.” denilmesi suretiyle ele alınmaktadır.
Meşru müdafaanın hukuka uygunluk sebebi olabilmesi için birtakım şartları taşıması gerekmektedir. Bu şartları ise şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Bir saldırının bulunması,
- Saldırının haksız olması,
- Saldırının bir hakka yönelik olması,
- Saldırının halen mevcut olması.
- Savunmada zorunluluk bulunması,
- Saldırı ile savunma arasında oran bulunması,
- Savunmanın saldırıya ve saldırana karşı yapılması.
Saldırı ile savunma arasında bulunması gereken orantılılık ilkesi araçlar ve yararlar olarak olmak üzere iki bakımdan incelenmektedir. Saldırana karşı aracın ölçülü kullanılmaması ya da savunulan meşru hak ve yarar korunurken daha mühim bir hakkın zarara uğratılması halinde meşru savunmada sınırın aşılması söz konusu olmaktadır. Bahsi geçen koşullara göre meşru müdafaada “ölçülülük” olması gerektiği aşikardır. Şu halde meşru savunmada sınırın aşılsa da savunmayı meşru kabul ederek faile ceza verilmemesi halini uygulayabilmek için aşağıda sayacağımız şartlar gerçekleşmiş olmalıdır:
- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
- Saldırıya ilişkin koşulların var olması,
- Savunmaya ilişkin koşullardan “ölçülülük” şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
- “Sınırın aşılmasının” mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi.
Şartlar değerlendirildiğinde, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü korku, heyecan ve telaş dolayısıyla davranışlarını kontrol edebilme yeteneği ortadan kalkacağından, meşru müdafaada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilmektedir. Dolayısıyla belirleyici olan husus, maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumun değerlendirilmesi olmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Esas: 2013/1-26 Karar: 2013/150: “….yatak odasına gittiğinde elbise dolabının içine saklanmış ve bir kolu dışarıda kalmış maktûlü farkedip dolaptan çıkması için uyardığını, eşine polisi aradın mı diye sorduğunda maktûlün dolaptan aniden çıkıp, yüzünü aksi tarafa dönerek pencereye doğru kaçtığını, bu sırada heyecanla bıçağı ona bir kez vurduğunu, yaralama ya da öldürme kastı olmaksızın rastgele hamle yaptığını, kaçmaya çalışan maktûlün dizini pencere camına çarptığını, pencereden atladıktan sonra reklam panosuna çarparak yere düştüğünü, aşağıya inip komşulara haber vererek ambulans çağrılmasını sağladığını beyan ettiği … 5237 sayılı TCK’nun 27. maddesinin 2. fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru müdafaa için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için; 1- Meşru müdafaa ile korunabilecek bir hakkın bulunması, 2- Saldırıya ilişkin şartların var olması, 3-Savunmaya ilişkin şartlardan “ölçülülük ya da orantılılık” şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması, 4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir …. Elbise dolabında saklanan, daha sonra doğrudan kaçmak için pencereye yönelen maktülün sanığa yönelik herhangi bir hamlesinin de olmadığı olayda mazur görülebilecek bir korku, panik ya da heyecanın tesiri ile meşru müdafaada sınırın aşılmasından söz edilemeyeceğinden, 5237 sayılı TCK’nun 27. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma şartlarının oluştuğu söylenemeyecektir.”
Hukuk Desteği