Kanun, iptale tabi işlemleri üç grup altında düzenlemiştir:
1. İvazsız tasarruflar (karşılıksız kazandırmalar)
Buna göre alışılmış hediyeler hariç olmak üzere, hacizden veya iflasın açılmasından geriye doğru son 2 yıl içinde yapılan bağışlar iptale tâbidir. Hatta borçlunun yaptığı bazı işlemler karşılıklı olsa bile madde gereği bağış sayılmış böylelikle bu hususta karine oluşturulmuştur:
- Karı koca ve üçüncü derece kan ve sıhrî hısımlar, evlatlık ile evlat edinen arasında yapılan karşılıklı işlemler bağış hükmündedir.
- Borçlunun kendisine veya üçüncü kişi yararına, kaydı hayat şartı ile irat, ölünceye kadar bakma sözleşmesi veya intifa hakkı kurduğu sözleşmeler iptale tâbidir.
- Borçlunun verdiği şeyin sözleşmenin yapıldığı sıradaki değeri ile ivaz olarak kabul ettiği şey arasında orantısızlık bulunduğu sözleşmeler iptale tâbidir.
2. Borçlunun aciz halinde yaptığı bazı işlemler
Bu başlık altındakiler acizden veya iflasın açılmasından geriye doğruya son 1 yıl içinde yapılmış olması şartıyla iptale tabidir. Bu işlemler:
- Para ve alışılmış ödeme vasıtaları dışında yapılan ödemeler
- Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler
- Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler
- Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere, borçlu tarafından mevcut bir borcu temin etmek için verilen rehinler
Ancak burada, bu tasarruflardan yararlanan üçüncü kişi, borçlunun aciz halinde olduğunu bilmediğini ispat ederse iptal davası reddedilir. Böylelikle bu ihtimalde ispat yükü üçüncü kişiye yüklenmiştir.
3. Borçlunun son 5 yıl içinde alacaklıya zarar verme kastıyla yaptığı hileli işlemler
Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler iptale tabidir. Zarar verme kastının davacı alacaklı veya iflas idaresi tarafından ispat edilmiş olması aranır. Borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunmasına bakılır. Kanun’da ispat kolaylığı getiren karinelere yer verilmiştir:
- Borçlu ile tasarruf yapan 3. kişi, borçlunun karı veya kocası, alt ve üst soyu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve kayın hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise zarar verme kastıyla hileli işlem yapılmış kabul edilir.
- Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kasdını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kasdiyle hareket ettiği kabul olunur.
Bu tür iptal davalarında ispat alacaklı tarafından gereği gibi yapılırsa işlem iptale tâbidir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi E. 2010/1702 K. 2010/3164 T. 6.4.2010 kararında borçlunun alacaklılara zarar verme kastı ile işyerinden arkadaşıyla yaptığı işlerdeki amacını ve borçlunun durumunu arkadaşın bildiğinin kabulü gereği, hacze konu taşınmazın borçlunun annesi ve kardeşi tarafından kullanılıyor olmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı sonucuna varmıştır.
Yukarıda yer verdiğimiz anlatımlar ışığında söylemek isteriz ki; muvazaalı bir satışın iptali davasında, dava dilekçesinde, satış yapılmış olarak gösterilen yerin başka 3. şahıslara satışını önlemek için, ihtiyaten tedbir istenmelidir. Şu bilgiyi de eklemek doğru olacaktır: İcra ve İflas Kanunu’na göre, bir tasarrufun iptali davasından söz edebilmek için, öncelikle hukuki niteliğine bakmak gerekir. Ortada gerçek bir tasarruf yok ve muvazaa var ise, artık Borçlar Kanunu m.18’in devreye girdiğinin ve 10 yıllık genel zamanaşımının aktifleşeceğinin altını çizmek gerekir.
Hukuk Desteği