Manevi tazminat boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup Türk Medeni Kanunu 174/2 fıkrasında “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” şeklinde hüküm kurulmuştur. Dolayısıyla kanunun lafzından da anlaşıldığı üzere, manevi tazminat isteyen eşin kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerekmektedir. Taraflar boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu ise manevi tazminat isteminde bulunamazlar. Kusur şartından başka aranan bir diğer koşul da zarardır. Bir başka deyişle boşanmaya sebep olan olaylarda daha az kusurlu olan taraf, zarar oluşmamışsa manevi tazminat isteyemez.
Boşanmaya sebep olan olayların çok çeşitliliği ve tarafların kişilik hakkını zedeleyebilecek davranış ve sözlerin farklılıklar göstermesi manevi tazminata hükmedilmesine sebep söz ve davranışların kanunda tek tek sayılamamasına ancak içtihat yoluyla geliştirilmesine sebep olmuştur. Ancak bu içtihatların temel hareket noktası tazminat istenen tarafın daha fazla kusurlu olmasıdır.
İncelemekte olduğumuz konu ise boşanmaya neden olan kusurlu tarafın davranışlarının aynı zamanda diğer eşin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması durumunda kişilik hakkı zedelenen taraf lehine tazminata hükmedilip hükmedilemeyeceğidir. Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına göre kişilik hakkına saldırı varsa elbette ki manevi tazminata hükmedilmelidir. Ancak uygulamada yerel mahkemeler tarafından bu hususun göz ardı edildiği ve kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın hak kaybına uğradığı görülmektedir. Aşağıda buna yönelik Yargıtay kararını paylaşmak isteriz.
Y.2.HD. E.2014/4693 K.2014/23081 T.18.11.2014
Özet: Davalı kocanın boşanmaya neden olan kusurlu davranışları aynı zamanda davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup, davacı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmelidir. “Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davalı kocanın, “eşini sevmediğini, onu istemediğini, hayatında başka bir kadın olduğunu, o kadını sevdiğini” söylediği ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı kocanın boşanmaya neden olan bu kusurlu davranışları aynı zamanda davacı kadının kişilik haklarına saldırı niteliğindedir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK.md.4 BK.md. 42.43.44.49) dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, bu yön dikkate alınmadan, “kadının kişilik haklarına saldırı olmadığı” gerekçesiyle manevi tazminatın reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” 1
1 İstanbul Barosu Dergisi, Mayıs-Haziran 2015, Cilt: 89, Sayı: 2015/3
Hukuk Desteği