Ülkemizde, oldukça fazla sayıda trafik kazası meydana gelmekte olup, bu kazalar ekonomiye de büyük zararlar vermektedir. Zira, “Türkiye’de 2012 yılı için, trafik kazalarının maliyetinin 4 milyar USD’nin üzerinde olduğu hesaplanmıştır. Düşük ve orta gelirli ülkelerde bir yılda gerçekleşen trafik kazalarının maliyetinin gayri safi milli hasılanın % 1-2’si oranında olduğu tahmin edilmektedir.”1
Yukarıdaki istatistiki bilgilerden de anlaşılacağı üzere, ülkemizdeki trafik kazalarının büyük bir çoğunluğunda maddi hasar meydana gelmektedir. Maddi hasarlı trafik kazalarında kazaya karışan araç sürücüleri, polis çağırmaksızın kendi aralarında kaza tespit tutanağı düzenleyebilmektedirler. Ancak tarafların anlaşamaması durumunda tutanak tutulması amacıyla olay yerine polis çağrılması gerekmektedir. Tutanak tutulmadığı takdirde, trafik sigortası ve kasko ile aracın onarılmasını sağlamak mümkün olmayabilecektir.
Trafik kazası sonrası aracı hasar gören sürücülerin araçları trafik sigortası veya kasko tarafından karşılanmaktaysa da, araçta bulunan hasar kaydından dolayı değeri düşmektedir. Aracın değerinin düşmesinin yanı sıra araçtaki hasar kaydından dolayı satılması da oldukça güç konuma gelmektedir. Dolayısıyla, trafik kazası sonrası kusuru bulunmayan araç sahibi, aracında meydana gelen değer kaybına yönelik tazminat davası açabilmektedir.
Araç değer kaybı tazminat davasında, kusuru bulunmayan araç sahibi Davacı, kazaya neden olan aracın sürücüsüne karşı dava açabilir. Kazaya neden olan aracın sürücüsü ile ruhsat sahibinin farklı olması durumunda ise, ruhsat sahibine karşı da dava açılabilir. Bu durumda dava, hem ruhsat sahibi hem de kazaya sebep olan kusurlu araç sürücüsüne karşı birlikte açılacaktır. Kazaya sebep olan aracın sigortası varsa ve kaza sebebiyle meydana gelen değer kaybı da poliçe kapsamına alınmışsa sigorta şirketine karşı da dava açılabilir.
Araç değer kaybı tazminat davasında Davacı, aracında meydana gelen hasarın yetkili servis tarafından onarıldığını ancak onarılmasına rağmen TRAMER üzerinde hasar kaydı bulunduğunu, bu sebeple aracının piyasa rayiç bedelinin düştüğünü belirtmesi ve bu zararlarını mahkemeden istemesi gerekmektedir. Aracının hasar görmesi sebebiyle zarar gören sürücü, aracın serviste kaldığı süreçte başka bir araç kiralamış olması durumunda söz konusu davada bu süre içerisinde başka bir araç kullanmak durumunda kaldıysa, bu kira bedellerini de Davalı taraftan isteyebilecektir. Araç ticari bir araç ise bu süreçteki ticari kazanç kaybı da talep edilebilmektedir.
Söz konusu davada zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hakim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. Buna göre karşı taraf kazada bir kusuru bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Şayet ispat edemiyorsa araçta meydana gelen değer kaybını ödemekle yükümlüdür.
Açılan bu davada tarafların kusur oranı büyük önem arz etmektedir. Zira, kazaya sebep olan ve %100 kusurlu olan araç sahibinin açacağı dava reddedilecektir. Ancak örneğin Davacının %20, Davalının %80 kusurlu olması durumunda hakim tazminatı kusur oranına göre belirleyecektir. Kusur oranının belirlenmesi amacıyla bilirkişi raporu alınmakta ve bu rapor davanın seyrini belirlemektedir.
1Özen E, Genç E, Kaya Z. Türkiye’de Trafik Kazalarının Maliyetlerinin Sigortacılık ve Finansal Sistem Bağlamında Değerlendirilmesi Uşak İlinde Ampirik Bir Çalışma. Muğla:17.Finans Sempozyumu; 2013:100- 109
Hukuk Desteği