MURİS MUVAZAASI NEDENİYLE TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI – III

Bir önceki yazımızda, muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasında, ihtilafın çözümü için muvazaanın ve mirasbırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılmasından bahsetmiş, bunun için mahkeme tarafından göz önüne alınması gereken kriterleri genel hatlarıyla açıklamıştık (Lütfen Bkz…). Bu yazımızda, bahsetmiş olduğumuz kriterlerden biri olan; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri ile toplumsal eğilimler ve mirasbırakan ile taraflar arasındaki beşeri ilişkilerden söz edeceğiz.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2017/1519 E., 2020/2679 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, miras bırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılması için, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri ile toplumsal eğilimleri ve taraflarla mirasbırakan arasındaki beşeri ilişkiler gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişkiler

Örneğin, aşağıda alıntılanan kararında Yargıtay, mirasbırakan ile davacı mirasçısı arasındaki ilişkilerin iyi olmamasını ve bu hususun mirasbırakan ile mirasçı arasındaki soruşturma dosyasından anlaşıldığını gerekçe göstererek, dava konusu temlikin muvazaalı ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğuna kanaat getirmiştir.

Yargıtay 1. HD 2014/19922 E., 2017/2984 K.; “…Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1923 doğumlu olan mirasbırakanın 7/12/2011 tariihinde öldüğü, mirasbırakanın 87 yaşında iken çekişmeli 1 no.lu bağımsız bölümünü 30.000,00 TL bedel göstererek satış suretiyle 04/03/2010 tarihinde davalı torunu Murat …’ya devrettiği, davalı Murat’ın da anılan bağımsız bölümü kısa süre sonra 04/04/2011 tarihinde diğer davalıya 32.500,00 TL değer göstererek sattığı, mirasbırakanın banka kayıtlarının incelenmesinde; üç aylık dönemlerde 2.700,00 TL civarından emekli maaşı aldığı ve dinlenen tanık beyanları değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlik tarihinde mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, satış bedelinin mirasbırakanın banka hesabına girmediği, satış bedeli ile keşfen belirlenen değer arasında fark olduğu, davalı Murat’ın temlik tarihinden sonra çekişmeli bağımsız bölümün zilyetliğini devralmak için herhangi bir girişimde bulunmadığı, çekişmeli bağımsız bölümde ikamet eden davacı Abdülkadir … İle mirasbırakanın ilişkilerinin iyi olmadığının aralarındaki soruşturma dosyasından anlaşıldığı, bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde mirasbırakan tarafından davalı torunu Murat …’ya yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanmıştır…”

Yine aşağıda alıntılanan kararıyla da Yargıtay, mirasbırakanın davacı eşine sarf ettiği; yaptığı evlilikten memnun olmadığı ve kendisine mal vermeyeceğine yönelik sözlerini gerekçe göstererek, dava konusu temlikin muvazaalı ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğuna kanaat getirmiştir.

Yargıtay 1. HD 2019/2606 E., 2021/2605 K.; “…Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından mirasbırakanın davacının yaptığı evlilikten memnun olmadığı için davacıya hiç mal vermeyeceği şekilde sözler söylediği anlaşılmaktadır. Buna karşılık; davalının delil olarak dayandığı mirasbırakanın imzasını taşıyan belge, muris muvazaasının tarafı olan mirasbırakanın eli ürünü olup, bu belgeye itibar edilemeyeceği gibi davalı tarafından mirasbırakanın hesabına yatan bedelin tamamı ise kısa süre içerisinde hesaptan çekilmiş olmakla, ödemenin muvazaanın gizlenmesi amacıyla yapıldığı değerlendirilmiştir…”

Bir sonraki yazımızda, muvazaanın ve mirasbırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılması için göz önünde bulundurulması gereken diğer bir kriter olan; “mirasbırakanın taşınmazı satmasını gerektirecek makul bir nedenin bulunup bulunmadığı” konusundan bahsedeceğiz.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir