TÜRK CEZA KANUNU’NUN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI

Ceza kanunlarının zaman bakımından uygulanması, soyut hükmün somut olaya hangi andan itibaren uygulanacağı sorununu ifade etmektedir. Kanunların zaman bakımından uygulaması, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra meydana gelecek olaylarda geçerli olması ilkesine dayanmaktadır. Anayasa madde 38’de de, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” şeklinde bahsi geçen bu ilke, kişilere oldukça büyük güvence sağlamaktadır. Yine Türk Ceza Kanunu (“TCK”) madde 7’de, “İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.” düzenlemesiyle söz konusu ilkeyi netleştirmektedir.  Başka bir deyişle kanunların zaman bakımından uygulanması; kanun ancak kendisi yürürlüğe girdikten sonra, somut olaylar üzerinde hüküm kurmak için kullanılacaktır demektir. Eklemek gerekir ki; kanunsuz suç ve ceza olmaz temel kuralı da, zaman bakımından uygulanma ilkesinden hareketle vuku bulmaktadır.

Son olarak TCK hükümlerinin zaman bakımından uygulanması ilkesinin en önemli bağlantısı, kanunların geriye yürümezliğidir. Suç işlendiği zaman yürürlükte bulunmayan ama ilerleyen günlerde somut olaya uygulanabilecek hüküm; yürürlüğe girdiğinde kanunların geriye yürümezliği prensibince, kişiye uygulanamamaktadır. Ancak kişinin işlediği suç nedeniyle üzerinde hüküm kurulmuşken yürürlüğe giren hüküm; kişiyi olumlu yönde etkileyecekse, kanunların geriye yürümezliği kuralı ihlal edilebilmektedir. Bu ihlal ve istisna durumuna, lehe kanunun geçmişe uygulanırlığı denilmektedir.

TCK hükümlerinin zaman bakımından uygulanması ilkesinin daha net anlaşılması adına, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin ilgili kararını alıntılamaktayız; Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 12.12.2018 T., 2018/7886 E., 2018/19337 K.;  Kasten yaralama suçundan sanık …‘ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-e ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair….1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.06.2016 tarihli ve 2015/435 Esas, 2016/408 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 25.10.2018 tarih ve 2018/11558 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.11.2018 tarih ve 2018/87892 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi. Mezkur ihbarnamede; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli ve 2013/14-102 Esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartları oluşmadığı halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda, kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceği ve bozma kararının aleyhe sonuç doğuracağı nazara alınarak yapılan incelemede, dosya kapsamına göre, sanığın adli sicil kaydında daha önce işlemiş olduğu suçlar nedeniyle …. 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.05.2011 tarihli ve 2009/487 Esas, 2011/701 sayılı 11.11.2011 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair mahkumiyet kayıtlarının bulunduğu, işbu yargılamaya konu 31.08.2014 tarihinde işlenen suçun ise anılan kararın denetim süresinde işlendiği cihetle, 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesinde yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK`nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı. 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesine eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” biçimindeki düzenleme karşısında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçlar doğuran karma bir yapıya sahip olması gözetildiğinde, kanun değişikliği öncesi dikkate alınarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi uyarınca lehe değerlendirme yapılması gerektiği, sanık hakkındaki yargılama konusu suç tarihi her ne kadar 6545 sayılı yasa değişikliğinden sonra 31.08.2014 ise de, sanığın adli sicil kaydında görülen ilk suça ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 26.05.2011 tarihinde kesinleştiği, ikinci suça ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 10.12.2012 tarihinde kesinleştiği 6545 sayılı Kanun`un yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş bir suç olduğu cihetle, suç tarihi itibari ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel bir hal olmadığı, sonradan yapılan yasal değişikliğin sanık aleyhine yorumlanamayacağı anlaşılmakla…” diyerek hüküm kurmaktadır.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir