1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/1 maddesine göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade etmektedir. Buna göre avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığıdır. Avukat, karşılıksız hukuki yardımda bulunamaz, ücret; avukatlık sözleşmesinin zorunlu bir unsuru olarak belirlenmiştir. Taraflarca serbestçe kararlaştırılan ve avukatlık sözleşmesine derc edilen avukatlık ücretinin alt sınırı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi, üst sınırı ise 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda belirlenen tavandır. Buna göre avukatlık ücreti olarak davanın veya hükmolunacak şeyin değeri veya paranın belli bir yüzdesinin kararlaştırıldığı hallerde bu oranın % 25’i aşması durumunda bu oranı aşan kısım geçersiz kabul edilmektedir.
1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 164/5 maddesine göre, dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez. Bu hükmün emredici olması sebebiyle aksi düzenlenemez. Bu itibarla davanın kazanılması durumunda vekalet ücretini avukattan başkası alamayacaktır. Avukatın elde etmiş olduğu bu gelir, davada haklı çıkan taraf lehine hükmedilmiş bir yargılama gideridir.
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığınca belirlenen Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi madde 5’e göre avukat hangi aşamada olursa olsun vekalet ücretine hak kazanmaktadır: “Hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukat, Tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır.”
Burada akla gelen soru ise, herhangi bir duruşmaya girmeyen avukatın vekalet ücretine hak kazanıp kazanmayacağıdır. Vekalet ücretinin temelinde, davada haksız çıkan tarafın diğer tarafı vekil tutmak zorunda bırakmış olması yatmaktadır. Bu durumda avukat duruşmaya girmemiş olsa da vekalet ücretine hak kazanacaktır. Yerel mahkemeler tarafından kuralın göz ardı edilebildiği görülmektedir. Aşağıda katılanın, sanığın mahkumiyetiyle sonuçlanan ceza davasında kendisini vekille temsil ettirmesi nedeniyle yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca lehine vekalet ücretine hükmedilmesi zorunlu olup, yerel mahkemece katılan vekilinin duruşmaları takip etmediği gerekçesiyle vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi isabetsiz olduğuna yönelik Yargıtay içtihatı paylaşmak isteriz.
Yargıtay, Ceza Genel Kurulu 2011/3-167 E.N, 2011/194 K.N.: “… Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre karşı tarafa yüklenen avukatlık ücreti olarak ikiye ayrılan avukatlık ücreti, 1136 sayılı Avukatlık Yasası’nın 164. maddesinin 1. fıkrasında; “avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Hukuki yardımın ne şekilde yerine getirileceği maddede açıklanmamış ve tarafların aralarındaki yapacakları anlaşmaya bırakılmıştır.
Avukatlık Yasası’nın 168. maddesi uyarınca hazırlanıp 19.12.2008 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ve yerel mahkemenin karar tarihinde geçerli olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin “Ceza davalarında ücret” başlıklı 13/1. maddesindeki; “Kamu davasına katılma üzerine, mahkumiyete karar verilmiş ise vekili bulunan katılan lehine tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde belirlenen avukatlık ücreti sanığa yükletilir” şeklindeki hükmüne göre, sanığın mahkum olması halinde, kendisini vekille temsil ettiren katılan lehine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin ikinci kısım ikinci bölümüne göre vekalet ücreti ödenmesine karar verilmelidir. Katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi için ceza davasının mahkumiyetle sonuçlanması ve katılanın kendisini hukuki yardımından yararlandığı bir vekille temsil ettirmesi yeterli olup, ayrıca vekilin duruşmaları takip etmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Zira tarifeye göre hükmedilmesi gereken vekalet ücreti, katılana vekili tarafından sunulan hukuksal yardımın şekli ve kalitesiyle ilintili olmayıp, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirmesinin bir sonucudur. Nitekim Ceza Genel Kurulu’nun 14.06.2005 gün ve 66-65 sayılı kararı da aynı doğrultudadır.
Öte yandan, 5271 sayılı CYY’nin “Yargılama Giderleri” başlıklı 324/1. maddesindeki; “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesi’nden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir” şeklindeki hüküm uyarınca avukatlık ücreti yargılama giderlerindendir. Bu nedenle, isteme bağlı olmaksızın diğer yargılama giderleri gibi avukatlık ücretine de kendiliğinden hükmedilmesi gerekir. Ancak bu durum, Ceza Genel Kurulu’nun 07.06.1971 gün ve 497-209, 07.02.1972 gün ve 447-72, 24.02.1975 gün ve 37-32, 14.06.2005 gün ve 66-65, 07.02.2006 gün ve 172-10 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere, vekalet ücretinin kişisel hak olma niteliğini değiştirmez. Nitekim aynı maddenin 4. fıkrasındaki; “Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılıİcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir” biçimindeki düzenlemesinde de belirtildiği üzere, hükümde belirtilen ve kamuyu ilgilendiren yargılama giderlerinin tahsili Harçlar Yasası, kişisel hakka ilişkin bulunan avukatlık ücretinin tahsili ise İcra ve İflas Yasası hükümlerine göre yapılmaktadır.
Kişisel hakka ilişkin yasaya aykırılıkların Yargıtay tarafından bozma konusu yapılabilmesi için, hükmün karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmiş olması gerekir. Bu yönü itibariyle, kişisel hakka ilişkin olan vekalet ücretine katılanın aleyhine olacak şekilde noksan hükmedilmesi ve hükmün sadece sanık tarafından temyiz edilmesi halinde, aleyhe bozma yasağı nedeniyle bu hususun bozma konusu yapılamayacağı da uygulamada yerleşmiş hususlardandır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Katılan orman idaresi, taksirle orman yangınına neden olma suçundan sanığın mahkumiyetiyle sonuçlanan ceza davasında kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca lehine vekalet ücretine hükmedilmesi zorunlu olup, yerel mahkemece katılan vekilinin duruşmaları takip etmediği gerekçesiyle vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesinde ve yine aynı gerekçe ile Özel Daire tarafından dilekçe yazım ücretinin de hükümden çıkartılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Ancak, yerel mahkemece vekalet ücreti yerine dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı ise de, bu hususun Yargıtay tarafından bozma konusu yapılabilmesi için, hükmün karşı hak sahibi tarafından temyiz edilmiş olması gerekir. Somut olayda, katılan lehine 150 Lira dilekçe yazım ücretine hükmedilmesine ilişkin yerel mahkeme kararı yalnız sanık tarafından temyiz edildiğinden aleyhe bozma yasağı nedeniyle, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın itirazında talepte bulunulduğu gibi, Özel Daire’nin düzelterek onanma kararının kaldırılarak “575 TL vekalet ücretinin sanıktan tahsili ile katılan orman idaresine verilmesi şeklinde yerel mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına” karar verilmesi olanağı bulunmamakta ve eleştiri ile yetinilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, yerel mahkeme hükmünden dilekçe yazım ücretinin çıkartılmasına ilişkin Özel Daire düzelterek onama kararının kaldırılmasına, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme hükmünün, katılan lehine hüküm tarihinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı 575 Lira vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 150 Lira dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi hususunun aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle eleştirilmesi suretiyle onanmasına karar verilmelidir…”
Hukuk Desteği
Avukatimiz arsa davamiza girmemis.davamız Arsivlenmis .haberimiz yeni oldu ne yapmalıyız.Teşekkürler