Avukatlık mesleği özel şekillerde düzenlemeler çerçevesinde hizmet icrasını gerektirmektedir. Kişilerin uhdesindeki “hak” kavramı ve bunun korunması ile yakından ilişkili bu meslek dalı için, hem Avukatlık Kanunu’nda hem de Türkiye Barolar Birliği’nin Meslek Kuralları’na ilişkin düzenlemelerinde özel yükümlülükler geliştirilmiştir. Bu hususta öncelikle menfaat çatışması yaşayan iki tarafın vekilliğinin aynı avukat tarafından üstlenilip üstlenilemeyeceği konusunu yazımızda ele alacağız.
Bir avukatın müvekkili ile olan vekalet ilişkisinin yanı sıra aynı davada hasım tarafın da vekaletnamesini üstlenmesi, Avukatlık Yasası’nın 34, 38/b ve Avukatlık Meslek Kurallarının 3, 4, 36. maddesine aykırı bulunduğundan “disiplin suçu” oluşmaktadır. Bu disiplin suçu itibariyle avukatlar “uyarı”, “kınama” gibi cezalar alabilmektedir.
Avukatlık Kanunu madde 34: “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.”
Avukatlık Kanunu madde 38-b: “Avukat aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa teklifi reddetmek zorunluğundadır. Bu zorunluluk, avukatların ortaklarını ve yanlarında çalıştırdıkları avukatları da kapsar.”
Meslek Kuralları madde 3: “Avukat, mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”
Meslek Kuralları madde 4: “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır. Avukat, özel yaşantısında da buna özenmekle yükümlüdür.”
Meslek Kuralları madde 36: “Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz.”
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Disiplin Kurulu şu ana kadar olan uygulamasında Avukatlık Yasası 38/b maddesini, madde metni dorultusunda menfaat yasağını dar bir şekilde “aynı işte” biçiminde yorumlamaktaydı. Geçen zaman içerisinde TBB Disiplin Kurulu’nun bazı üyeleri yasanın katı yorumlanmasına karşı çıkarak alınan karara “karşı oy” şerhi düşmüşlerdir. TBB Disiplin Kurulu bir kararında menfaat yasağını tek bir olaya ilişkin değil, konuya ilişkin olarak değerlendirmiş ve olaya farklı bir bakış açısı kazandırmıştır. Ayrıca bu kararınn yorumunu destekleyen kesim, Avukatlık Yasası’nda dile getirilen “aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa ” koşulundaki aynı işte kavramını dar yorumlamanın maddeyi işlemez hale getirmesinden yola çıkarak konuyla ilgili olan Meslek Kuralı 36. maddede “aynı işte” terimi yerine “bir anlaşmazlıkta” denilmiş olduğunu ve hatta ortak büroda çalışan avukatların dahi bu menfaat yasağına uymasının düzenlenmesi sebebiyle maddelerin geniş yorumlanması gerektiğini düşünmektedirler.
TBB Disiplin Kurulu’nun Avukatlık Yasası 38/b’yi geniş olarak yorumlamakta olduğu 13.12.2002 tarihli kararı bu konuya yeni bir boyut getirmektedir: “…Disiplin Kurulu şikayetçinin şikayetliye zarar verici bir eyleminin bulunmadığı gerekçesiyle ceza tayinine yer olmadığına karar vermiştir. Oysa, taraflarca açılan tazminat davasında, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2000/6961- 7836 sayılı 3.10.2000 tarihli kararında “Avukatlık, karşılıklı güven ve sadakat isteyen bir meslek olup, vekalet de bu inanç doğrultusunda verilir. Davalı avukat, davacının bu inancını kötüye kullanarak hasım tarafın kendisini vekil tayin etmesine karşı koymamış, onun da vekilliğini üstlenmiştir. Bu durum müvekkil davacının davalı avukatına karşı beslediği güvenin sarsılmasına neden olduğunun kabulünde duraksamaya yer yoktur. O nedenle davacı müvekkil salt bu nedeni ileri sürmek suretiyle dahi azilde haklıdır” denilmek suretiyle, tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Gerçekten de Avukatlık Yasası’nın 34. Avukatlık meslek kurallarının 3-4 maddelerdeki ilkeler göz önünde bulundurulduğunda, “Avukat mesleki çalışmasını kamunun inancını ve mesleğe olan güveni sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütmek ve mesleğin itibarını sarsacak her türlü tutum ve davranıştan özenle kaçınmak zorundadır.” Kovuşturma konusu olayda da henüz müvekkilin işi bitmemişken, hasım taraftan vekaletname alınmış ve bu güven sarsılmıştır. Ayrıca olayda tartışılması gereken bir diğer husus da Av. Yasasının 38/b ve Av. Meslek kuralının 2-36. Maddeleridir. Av. Yasasının 38/b maddesinde; “Avukatın, aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya müteala vermiş olursa” işi red zorunluluğu hükme bağlanmıştır. TBB Meslek kurallarının 35.maddesi de; “Bir anlaşmazlıkla, taraflardan birine hukuki yardımda bulunan Avukat, yararı çatışan öbür tarafın vekaletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz” denilmektedir. TBB Meslek kurallarının 2. maddesinde de “Mesleki çalışmasında avukat bağımsızlığını korur; bu bağımsızlığı zedeleyecek iş kabulünden kaçınır” denilmekte, her ne sebeple olursa olsun, avukatın kendine karşı da bağımsızlığını korumak durumunda olduğu bildirilmektedir. TBB Disiplin Kurulunun 2001/191 E. 2002/104 K. ve 13.04.2002 tarihli kararında da belirtildiği üzere “Avukatlık mesleğinin ruhu ve etik değerleri ve geleceği nazara alındığında, maddelerin geniş olarak yorumlanması zorunluluğu hasıl olmaktadır.” Bu nedenlerle, müvekkille eş zamanlı olarak hasım tarafın vekaletnamesinin üstlenilmesinde, bu vekaletname kime karşı kullanılırsa kullanılsın, meslek kuralına aykırılık kabul edilmelidir. Salt “aynı iş” kavramıyla dar yorumlama, Avukatlık mesleğine olan güveni saracak, kamuoyunda itibarını azaltacaktır.”
Hukuk Desteği