Bireylerin haberleşme özgürlüğü Anayasa’nın 8. maddesinde “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar…” yer alan düzenleme ile koruma altına alınmıştır. Fakat gelişen teknolojik gelişmeler ve suç oranlarındaki artış sebebiyle kanun koyucu; teknolojik gelişmelerden faydalanarak demokratik toplum düzenini sağlamak ve kamu güvenliğini tesis edebilmek için zaman zaman haberleşme özgürlüğüne müdahale etme gereği duymuştur. Yazımızda kamuoyu tarafından HTS Kayıtları olarak bilinen Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”) madde 135’te düzenlenen “İletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması” koruma tedbirinin delil niteliğini inceleyeceğiz.
CMK madde 135 “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir…” hükmü ile bu tedbirin uygulanması için gereken şartları düzenlemiştir. Kanun koyucu tarafından öngörülen şartların tamamının bulunması neticesinde, elde edilen deliller hukuka uygun olacaktır ve hükme esas alınabilecektir.
Her ne kadar kanun koyucunun öngördüğü şartları sağlamış olsa bile içeriği tespit edilemeyen iletişim kayıtlarına dayanılarak sanık hakkında mahkûmiyetine karar verilemeyecektir. Bu delillerin, sanığın aleyhine kullanılabilecek delil niteliğinde kabul edilmemesi gerekmekle birlikte, destekleyici delil niteliği değerlendirilebilecektir.
Aşağıda yazımızda yer verdiğimiz konu ile ilgili Yüksek Mahkemelerin bazı kararlarından alıntılara yer vermekteyiz:
“… Bu kayıtlar, kişiler arasında sadece bir görüşme ve mesajlaşma olduğunu göstermesi, içerik bilgilerini yansıtmaması nedeniyle, içeriği belirlenemediği sürece silahlı terör örgütü üyeliği suçu yönünden özellikle yatay görüşme olarak kabul edilebilecek, haklarında aynı suçtan işlem yapılan diğer kişiler ile yapılan görüşmeler başlı başına anlam ifade edecek, sanığın aleyhine kullanılabilecek bir delil niteliğinde kabul edilmemesi gerekmekle birlikte, birçok durumda dosya kapsamında yer alan iddialarla ilgili destekleyici delil niteliğine sahip olabilir. Örneğin örgüt üyeliği iddiası bulunan sanığın, örgütün ildeki üst yöneticileri ile yaptığı sık görüşme destekleyici delil olabilir. Yine örneğin suç tarihinde üniversitede bir öğretim üyesi olan sanığın, aynı üniversitenin örgüt içerisinde sorumlusu olduğu iddia edilen ve buna yönelik başkaca deliller olan kişi ile yaptığı görüşmelere ilişkin HTS kayıtları delil niteliğini kazanabilir. Bu nedenle, HTS kayıtları her sanığın durumuna özel olarak değerlendirilmelidir…” Gaziantep BAM, 3. CD E. 2018/2982 K.2019/4 T. 8.1.2019
“… ilgilisi tarafından çok sayıda görüşme yaptığı kabul edilse dahi içeriği tespit edilemeyen telefon görüşmeleri ile sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması yerinde değildir” Yargıtay Kararı – CGK, E. 2011/159 K. 2011/202 T. 04.10.2011
Hukuk Desteği
Ben kamuda calısan özel güvenligim aktif calısıyorum uyusturucudan 5 yıl erteleme ve 1 yıl amanet verdı savcı bu işime yansırmı herhangı bır sıkıntı yasarmayın işimle ilgili