Vesayet altındaki kişinin zarar görmesi halinde vasi ile devletin sorumluluğuna ilişkin bir önceki yazımızda (Bkz: İlgili Yazımız…) detaylı açıklamalarda bulunmuştuk. Bu çalışmamızda ise, vasi ve devletin sorumluluğu dolayısıyla açılacak tazminat davasında zamanaşımına dair bilgilere yer vereceğiz.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda anılan konuya ilişkin zamanaşımı hususu, olağan ve olağanüstü zamanaşımı olmak üzere iki ayrı şekilde düzenlenmiştir. Burada yeri gelmişken belirtmek isteriz ki, anılan Kanun ile hüküm altına alınan konu; hak düşürücü olmayıp zamanaşımı süreleridir. Tam da bu sebeple, aşağıda açıklayacağımız sürelerin geçmiş olması vesayet altındaki kişi, mirasçıları veya yeni vasinin dava açma hakkını ortadan kaldırmamakta, sadece zamanaşımının geçtiği hususunun davada karşı tarafça def’i olarak ileri sürülmesi halinde, hakim tarafından dikkate alınmak zorunda kalınacağından davanın usulden reddine karar verilmesi riskini doğurmaktadır.
Anılan Kanun’un 492. madde “Sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak tazminat davası kesin hesabın tebliğ edildiği tarihten başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Tazmin ettirilemeyen zararlar için Devlete karşı açılacak tazminat davasının zamanaşımı süresi, zararın vasi, kayyım ve yasal danışmana tazmin ettirilemeyeceğinin anlaşılmasından başlayarak bir yıldır. Vesayet dairelerinde görevli olanların sebebiyet verdikleri zararlardan dolayı Devlete karşı açılacak davaların zamanaşımı genel hükümlere tâbidir. Devletin rücu davası, rücu hakkının doğumunun üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmüyle vasi, kayyım ve devlete karşı açılacak davalar bakımından olağan zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. Buna göre; sorumlu vasi ve kayyıma karşı açılacak davalar, kesin hesabın vesayet makamı tarafından vesayet altındaki kişi, mirasçıları veya yeni vasiye tebliğinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır. Zararın vasi, kayyım ya da yasal danışman tarafından giderilemeyeceğinin anlaşılması halinde ise devlete karşı tazminat davası açılması konusu gündeme gelecek ve bu davadaki zamanaşımı süresi de anılan durumun anlaşılmasından itibaren bir yıl olacaktır. Vesayet dairelerindeki memurların verdikleri zararlardan ötürü devlete karşı açılacak tazminat davalarının zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. Devletin ilgili memur, vasi, kayyım ya da yasal danışmana karşı açtığı rücu davasındaki zamanaşımı da bir yıl olarak belirlenmiştir.
Aynı Kanun’un 493. maddesi de “Olağan zamanaşımı süresi işlemeye başlamadan önce zarar gören tarafından bilinmesi veya anlaşılması olanağı bulunmayan bir hesap yanlışlığına veya bir sorumluluk sebebine dayanan tazminat davası, hesap yanlışlığının veya sorumluluk sebebinin öğrenilmesinden başlayarak bir yıl içinde açılabilir. Vesayetten doğan tazminat davaları, her hâlde kesin hesabın tebliğinin üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmünü haiz olup; olağanüstü zamanaşımını düzenlemiştir. Bu madde hükmüne göre; vesayet altındaki kişinin zararı, yukarıda açıklanan olağan zamanaşımı sürelerinin işlemeye başlamasından önce bilinemeyecek ya da anlaşılamayacak bir hesap hatasına yahut başka bir sorumluluk doğuran sebebe dayanmaktaysa, tazminat davası anılan yanlışlık ya da sebebin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilecektir. Ancak tazminat istemi herhalde kesin hesabın vesayet altındaki kişi, mirasçıları veya yeni vasiye tebliğinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacaktır.
Hukuk Desteği