Mal rejiminin tasfiyesi davasının açılabilmesinin dava şartı mal rejiminin sona ermiş olmasıdır. Mal rejiminin tasfiyesi davasının ön koşulu, boşanmanın gerçekleşmiş olmasıdır. Boşanma davasının kabul edildiği tarihte mal rejimi sona ermiş sayılmaktadır. Aynı dilekçe ile hem boşanma davası hem de mal rejiminin tasfiyesi davası açılabilmektedir .Ancak boşanmanın gerçekleşmesi mal rejiminin tasfiyesi için bekletici mesele olacaktır. Mal rejimini konusunda karar verilebilmesi için boşanma davasının kabul edilmesi beklenecektir.
Son olarak belirtmek isteriz ki; mal rejiminin tasfiyesi davası mal rejiminin sona erme tarihinden itibaren 10 yıllık süre içerisinde açılabilmektedir.
Aşağıda sizlerle konu ile ilgili Yargıtay kararları paylaşmaktayız.
“…Medeni Kanunun 227. maddesi; eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunması halinde, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artış payını katkısı oranında isteyebileceğini hükme bağlamıştır. Bu katkının istenebilmesi için edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi zorunludur. ( MK. md. 214/2 ) Boşanma davası halen sonuçlanmamıştır. Mahkemece değer artış payına yönelik dava tefrik edilip, boşanma davasının sonucu beklenip, deliller değerlendirilip karar verilmesi gerekirken, dava şartı oluşmadan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” (Yargıtay 2 Hukuk Dairesi E. 2005/1920 K. 2005/3866 T. 14.3.2005)
“Katkı payı ve katılma alacağı davasında; uyuşmazlık; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğünden sonra edinilen mallar konusunda, evlilik birliğinin boşanma ile sonuçlanması halinde, eşler arasında katılma alacağına ilişkin davalarda zamanaşımı süresinin bir yıl mı, yoksa on yıl mı olduğu; varılacak sonuca göre ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır. Tarafların 1990 yılında evlendikleri, uyuşmazlığın 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına ilişkin bulunduğu, 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlandığı ve boşanma hükmünün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ıslah tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle Kanunda öngörülen on yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği kabul edilmelidir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu K. 2013/520 , T. 17.04.2013)
Hukuk Desteği