Anonim şirketlerde ıskat, sermaye borcunu ödemeyen pay sahiplerinin temerrüde düşmesi halinde uygulanabilen bir yaptırımdır. Pay sahiplerinin, esas sözleşmeye göre şirkete karşı olan borçlarından birisi de sermaye koyma borcudur. Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 329/2. maddesinde “Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur.” şeklinde, pay sahiplerinin sermaye koyma borcuyla şirkete karşı sorumlu oldukları açıkça düzenlenmiştir. Sermaye koyma borcunu ödemeyen pay sahibi hakkında yasa gereği temerrüt hükümleri uygulanacaktır. TTK madde 482/1 “Sermaye koyma borcunu süresi içinde yerine getirmeyen pay sahibi, ihtara gerek olmaksızın, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür” hükmünü amir olup, sermaye borcunu süresi içerisinde yerine getirmeyen pay sahibinin ihtara gerek kalmaksızın temerrüt faizini ödemekle yükümlü olacağı maddede düzenlemiştir.
TTK madde 482/2ise “Ayrıca, yönetim kurulu, mütemerrit pay sahibini, iştirak taahhüdünden ve yaptığı kısmi ödemelerden doğan haklarından yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasını almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa, bunları iptal etmeye yetkilidir. İptal edilen pay senetleri ele geçirilemiyorsa iptal kararı 35 inci maddede yazılı gazetede ve ayrıca esas sözleşmenin öngördüğü şekilde ilan olunur.” şeklindeki düzenleme gereğince, sermaye borcunu yerine getirmeyen pay sahibini yaptığı kısmı ödemelerden yoksun bırakmaya ve söz konusu payı satıp yerine başkasına almaya ve kendisine verilmiş pay senedi varsa bunları iptal etmeye yönetim kurulu yetkili kılınmıştır.
Esas sözleşmede ya da kanunda borcun ödeneceği tarih belirlenmemişse yönetim kurulu TTK madde 481/1 “Payların bedelleri, yönetim kurulu tarafından, esas sözleşmede başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, pay sahiplerinden ilan yoluyla istenir. İlanda, ödenmesi istenen sermaye borcunun oranı veya tutarı ile ödeme tarihi ve ödemenin nereye yapılacağı açıkça belirtilir.”uyarınca Türk Ticaret Sicil Gazetesi’nde verilecek ilanla borcun yerine getirmeyen pay sahibine borcu ödemesi için çağrıda bulunmalıdır. Eğer Türk Ticaret Sicil Gazetesi’nde verilen ilana rağmen sermaye koyma borcu yerine getirilmezse, pay sahibi yönetim kurulunun kararıyla ortaklıktan çıkarılır.
Aşağıda konu ile ilgili Yargıtay kararı paylaşmaktayız.
“Dairemiz bozma ilamında da açıklandığı üzere, tek borç ilkesi
uyarınca anonim ortaklıklarda pay sahibinin borcu, taahhüt ettiği payların karşılıklarının
ödenmesinden ibarettir. Bu ilke, hem nakdi, hemde ayni sermaye taahhütler için
geçerlidir. Sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi halinde,6762 sayılı TTK
407. maddesi uyarınca,bu borcun icra takibi yoluyla tahsili mümkün olduğu gibi,
bunun yerine ortağın ortaklıktan ıskatı yolunada başvurulabilecektir.Anonim
ortaklılarda ödenmemiş bakiye sermaye taahhütlerinin paydaşlardan istenmesi ve
buna bağlı olarak gündeme gelen pay sahiplerinin ıskatı usul ve şartları, mülga
6762 sayılı TTK 406-408. maddelerinde düzenlenmiş olup, 01.07.2012 tarihinde
yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK 481-483. maddelerinde de 6762 sayılı TTK’dakine
paralel düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, 6762 sayılı TTK’nın 406. vd.
madde uyarınca ıskat prosedürü için pay sahiplerine ödemeye davet ve ıskat
ihtarının ayrı ayrı gönderilmesi gerekmektedir. TTK 407. maddesi uyarınca ıskat
kararı vermeye yetkili organ anonim ortaklık yönetim kuruludur. Iskat
prosedürünün işletilebilmesi için öncelikle pay sahiplerinin, anasözleşmede
başkaca hüküm yoksa, ilan suretiyle pay bedellerini ödemeye davet edilmesi gerekmektedir.
Bununla birlikte, 6762 s. TTK. 408/2 (6102 s. TTK 483/2) maddesi uyarınca,
ödemeye davet ve ihtarın, nama yazılı paylar yönünden ilan suretiyle değil,
ilandan daha kuvvetli bir bildirme yolu olan taahhütlü mektupla yapılması ve
her ikisinde de enaz bir aylık sürenin verilmesi şarttır (Dairemizin 21.02.1980
tarih, 456/818 sayılı ilamı). Ancak anasözleşmede başkaca bir bildirme usulü
öngörülmüş ise ana sözleşme hükümlerine de uyulması gerekmektedir (İ. Doğanay,
TTK Şerhi, s.1226, par.2).
Sermaye borcunu ödemeyen bir pay sahibinin ıskat
edilebilmesi için öncelikle temerrüte düşürülmesi gerekir. Temerrütün söz
konusu olabilmesi için de bakiye sermaye borcunun ödenmesi konusunda yetkili
organın bir karar alması ve bunu anasözleşmede öngörülen usul ve esaslar
doğrultusunda talep etmesi, uygulamadaki ifade ile apel işleminin yapılması
gerekir. Şayet, anasözleşmede sermaye borcunun ödeme süreleri ve miktarı
duraksamaya neden olmayacak biçimde belirlenmiş ise pay sahibi kendiliğinden
mütemerrit olacaktır.
1- Somut olaya gelince, her ne kadar, nama
yazılı paylar yönünden taahhütlü mektup ödemeye çağrı (ihbar) için yeterli ise
de davalı şirket yönetim kurulunun 12.03.2012 tarihli kararıyla ödemeye davetin
taahhütlü mektup yanında, ayrıca ticaret sicili gazetesinde de ilan edilmesi
öngörülmüştür. Nitekim anonim ortaklık tarafından ödemeye davet yazısı hem
taahhütlü mektupla gönderilmiş, hem de Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmiş
ise de, ortaklık anasözleşmesinin 13. maddesindeki hüküm uyarınca, şirkete ait
ilanların şirket merkezinin bulunduğu yerde çıkan bir gazetede ayrıca ilanı
koşuluna uyulmadığı gibi, davacılara gönderilen 31.01.2013 tarihli ihtarların
da, ortaklık yönetim kurulunun aldığı karar uyarınca Ticaret Sicili Gazetesinde
ve yerel gazetede ilanı gerektiği halde bu ilan da yapılmamış; diğer bir
anlatımla bu hususlarda uyulması zorunlu merasime riayet edilmemiştir.2-
Sermaye borcunu ödemeye davet yazısının ıskat ihtarını içermemesi, sadece borç
miktarı ile, ödeme süresi ve yerini gösteren ifadeler bulunması gerekirken,
davalı şirketin 6762 s. TTK’nın 408. maddesinde yer alan ıskat ihtarında
bulunması gereken ihtarları da içerdiği, bilahare gönderilmesi zorunlu olan
ihtardan bahsedilmeksizin, verilen bir aylık süre içerisinde borcun ödenmemesi
halinde ortaklıktan ıskatına karar verileceği ihtarında bulunulduğu
anlaşılmaktadır. Davacılara doğrudan ıskat ihtarının gönderilebilmesi için ilan
veya ihtara gerek olmaksızın ana sözleşme hükümlerince kendiliğinden mütemerrit
olmaları, bunun için ise ortakların borçları ve ödeme tarihinin anasözleşmede
net olarak belirlenmiş olması gerekir. Oysa, sermaye koyma borcunun yerine
getirilmesi için anasözleşmede kesin bir vade belirlenmediği gibi, gönderilen
ödemeye davet ve ihtarnamelerde yer alan meblağ ile anasözleşmedeki sermaye
borcu miktarlarının örtüşmediği, gecikme faizlerini de içerdiği
anlaşılmaktadır. Keza ödemeye davet yazısının gönderildiği tarih itibariyle,
şirketin kuruluşunun tesciline nazaran, sermaye koyma borcunun ödenmesi için
konulan üç yıllık sürenin de henüz dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple
26.03.2012 tarihli ihtarnamelerin aynı zamanda ıskat ihtarını da içerdiğinden
ödemeye davet olarak nitelendirilmesi ve sonuç doğurmasının mümkün
görülmediğinden, 13.01.2013 tarihli ihtarların ise öncesinde usulüne uygun
ödemeye davet bulunmaması nedeniyle sonuç doğurmayacağından…” (Yargıtay 11.
Hukuk Dairesi, 24.11.2016, 2015/12168 E., 2016/9107 K.)
Hukuk Desteği