Bir önceki yazımızda taraf iradelerinin yorumlanması noktasında hayatın olağan akışına aykırılık kriterinin uygulandığı Yargıtay kararlarından bahsetmiştik (Lütfen bkz…) Bu yazımızda, iş yargısında hayatın olağan akışına aykırılık kriterinin uygulandığı bazı karara değineceğiz.
Hayatın olağan akışı kriteri işçi-işveren uyuşmazlıklarının çözümünde sıklıkla uygulanmaktadır. Davalı işyerinde uzun süre çalışan vasıflı bir işçinin aylık ücretinin asgari ücret olmasının, işçinin uzun yıllarca hiç izin kullanmadan çalışmasının, işçinin nedensiz yere işverenini ibra etmesinin, işçinin her gün normal mesaisinin üzerine sürekli olarak fazla çalışma yapmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağı genel olarak yargı kararlarında kabul görmektedir.
Örneğin Yargıtay bir kararında[1] “…Yaklaşık beş yıldır aynı işyerinde çalışan bir işçinin kazanımlarını yok sayarak işini terk etmesi ve hemen on gün kadar sonra da dava açması hayatın olağan akışına aykırıdır…” gerekçesiyle somut olayda işçinin işyerini kendi istek ve iradesi dahilinde terk etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığına hükmetmiştir.
Yine bir başka kararında[2] Yargıtay “…Tır şoförünün asgari ücret ile çalışması hayatın olağan akışına aykırıdır. Mahkemece davacı işçinin alabileceği ücretin belirlenmesi amacı ile meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından fesih tarihindeki emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı, belirlenen ücrete göre hesaplanacak kıdem ve ihbar tazminatından ödenen miktarlar çıkartıldıktan sonra varsa bakiye meblağın hüküm altına alınması gerekirken…” diyerek, iş kolu anlamında işçinin taşıması gereken vasıflar ve işin zorluğu da göz önünde bulundurularak tır şoförünün asgari ücret almasını hayatın olağan akışına aykırı bulmuştur.
Hukuk Desteği
[1] 9. HD. 04.10.2010, 2008/ 35469 E, 2010/ 26731 K.
[2] 9. HD. 07.10.2010 gün 2008/ 33315 E, 2010/ 27905 K.