TRAFİK KAZASI SONUCU MEYDANA GELEN ZARARLARDA TAZMİNAT TALEBİNİN KAPSAMI

Trafik kazası sonucunda meydana gelen zararların, diğer zarar hallerinde olduğu gibi maddi ve manevi zararlar olarak iki temel başlık altında ele alınması mümkündür.

Belirtilen başlıklardan maddi zararların büyük bir bölümünü, Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 54. maddesinde sıralanan bedensel zararlar oluşturmaktadır. Bu madde uyarınca, bedensel zararların kapsamına; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar dahil olmaktadır. İlgili maddede belirtilen bedensel zarar kalemlerinin sınırlı sayıda sayılması suretiyle özellikle maddi tazminat talebinin kapsamının tamamıyla oluşturulduğu düşünülse de, gerek zarar kalemlerinin sınırlarının belirsiz olması gerekse de bedensel zararın belirlenmesinde -sosyal güvenlik kurumları tarafından meydana getirilenlerin haricinde- her olayda uygulanması için genel bir maluliyet çizelgesinin olmaması, maddi tazminatın kapsamının ve oranının belirlenmesi noktasında yargıyı oldukça meşgul etmektedir.

Bir üst paragrafta açıklanan bedensel zararların yanında, TBK’nin Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” şeklindeki 56. maddesiyle, ruh bütünlüğünde meydana gelen azalmalar da tazminat talebinin kapsamında dahil edilmiştir. Başka bir söylemle bedensel zarar kavramına, trafik kazası sonucunda meydana gelen vücut bütünlüğü ve sağlığının ihlali yanında, ruh sağlığında meydana gelen bozulmalar ve azalmalar da eklenmektedir. Ancak bu aşamada dikkat edilmesi gereken husus, bir kimsenin geçirdiği trafik kazası sonucunda meydana gelen ruhsal bunalımların tamamının manevi tazminata konu olmasının mümkün olmadığıdır. İlgili madde kapsamında bir zararın meydana geldiğinin söylenebilmesi için, tazminat iddiasını gündeme getiren eylemin yöneldiği kişide, tazminata konu olabilecek ciddiyette manevi bir azalmanın gerçeklemiş olması gerekmektedir. Ayrıca bazı durumlarda ileride gerçekleşmesi mümkün olan zararlar da tazminatın kapsamına dahil edilmektedir.

Son olarak ekleyelim, zararın başlangıç tarihinin ve bu zararın tazmini için hükmedilecek tazminat tutarına hangi tarihten itibaren faiz işletileceği hususu da tazminatın kapsamının belirlenmesinde önem taşımaktadır. Hem zararın hem faiz işletiminin başlangıç tarihi üzerinde uygulama ve öğretide birlik olmasa da konu hakkında iki görüş ağırlık kazanmaktadır. Bu görüşlerden ilki, gerçekleşen ve gerçekleşmesi beklenen zararın hesabında olay anındaki gelir miktarı esas alınmakla beraber, bilirkişi raporlarında olay anındaki gelir dikkate alındığı için faizin başlangıcında rapor tarihi esas alınmaktadır. Bizce isabetli olan diğer görüşse, temel zararın olay anında gerçekleştiğini ve bu nedenle hem zararın hem de faizin başlangıç tarihinin, olay tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır.

Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir