Tanık, davanın taraflarından birisi olmayan ve dava ile ilgili bildiği hususları mahkemeye aktaran kişidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) madde 240 “(1) Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir. (2) Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez. (3)Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya gösterilen adreste tanık bulunamamışsa, tarafa adres göstermesi için, işin niteliğine uygun kesin süre verilir. Bu süre içinde adres gösterilmez veya gösterilen yeni adres de doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır.” hükmünü amirdir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere tanıkların davada taraf olmaması gerekmektedir. Tanık gösteren taraf ise tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesini istediği tanıkların adını, soyadını, tebliğe elverişli olan adreslerini içeren tanık listesini mahkemeye sunmalıdır. Tanık listesinde adres gösterilmemiş veya belirtilen adreste tanık bulunamamışsa, tanık gösteren tarafa adres belirtmesi için uygun bir kesin süre verilir. Eğer bu süre içerisinde de adres gösterilmez ya da gösterilen adres doğru değilse, bu tanığın dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayılır. Ayrıca tanık listesinde gösterilmemiş olan kişiler tanık olarak dinletilemez ve ikinci bir tanık listesi verilemez.
HMK madde 247’de ise tanıklıktan çekinme hakkı “(1) Kanunda açıkça belirtilmiş olan hâllerde, tanık olarak çağrılmış bulunan kimse, tanıklık yapmaktan çekinebilir. (2) Kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme sebeplerinin varlığı hâlinde, hâkim tanık olarak çağrılmış kimsenin çekinme hakkı bulunduğunu önceden hatırlatır.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere hakim tanık olarak çağrılmış olan kişiye tanıklıktan çekinme hakkının bulunduğunu hatırlamak zorundadır ve kişinin haklı nedeni bulunması halinde tanıklıktan çekinme hakkı mevcuttur. HMK madde 248’de “iki taraftan birinin nişanlısı, evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi, kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu, taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar, üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları, koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk” şeklinde kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinebilecek olan kişiler sayılmıştır. Devam maddelerde ise sır nedeniyle tanıklıktan çekinme ve menfaat ihlali nedeniyle tanıklıktan çekinme düzenlenmiştir.
Akrabaların tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceği hususuna gelecek olursak, akrabaların tanık olarak dinlen(e)meyeceğine dair kanunda bir hüküm bulunmamaktadır. Yukarıda belirtilen hallerden biri ortaya çıktığında, tanık olarak dinlenebilecek olan akraba tanıklıktan çekinme hakkını elbette kullanabilecektir.
Aşağıda akrabaların tanık olarak dinlenilebileceğine dair Yargıtay kararlarını sizlerle paylaşmaktayız.
“…Akrabalık veya diğer
bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz.
Davada, anılan tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli
delil ve olgu da yoktur. Ayrıca, davalının ve anılan tanıkların beyanları
birbirini doğrulamaktadır ve tutarlıdır. Mahkemece anılan tanık beyanlarına
neden itibar edilmediğinin gerekçesi açıklanmadığından karar isabetli
bulunmamıştır. Kabule göre de; yargılama boyunca davacı diğer taleplerinin
yanında yedi bilezik takıldığını iddia etmiş, davalı ise dört bilezik
takıldığını savunmuştur. Toplanan delillerden ve özellikle davacının kardeşi
olan davacı tanığı… da davalıya dört tane bilezik takıldığını bildirmiştir.
Mahkemece, bilezikler yönünden talep değerlendirilirken anılan tanık
beyanlarına neden değer verilmediği açıklanmaksızın; yedi bileziğin bedelinin
iadesine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı
şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 3.
Hukuk Dairesi, 2015/14457 E. , 2016/12295 K.)
“…Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü sebep sayılamaz. Tanıkların olmayan bir şeyi olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu olmadığı gibi haklarında yalan tanıklık nedeniyle bir işlem de yapılmadığından, davalıların davacıya hakaret ettikleri dinlenen tanık beyanlarından anlaşılmış olup, manevi tazminat istemi değerlendirilmelidir.” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2012/1573 E. , 2012/3421 K.)
Hukuk Desteği