İHTİYATİ TEDBİRDE “ÖLÇÜLÜLÜK” ve “TALEPLE BAĞLILIK” İLKELERİNİN UYGULANMASI

taleple bağlılık ilkesi ile ilgili görsel sonucuİhtiyati tedbirin geçici bir hukuki koruma olduğundan ve bu bağlamda özelliklerinin, şartlarının neler olduğundan bir diğer yazımızda detaylı olarak bahsetmiştik, lütfen bakınız (Bkz.İlgili yazımız…). Bu yazımızda ise hakimin mevcut bir davada veya ileride açılacak bir dava için ihtiyati tedbir uygulaması halinde; ölçülülük ve taleple bağlılık ilkelerine uygun bir şekilde karar vermesi gerektiğinden bahsedeceğiz.

“Ölçülülük” ilkesi; Anayasa ile güvence altına alınan bir ilke olup içinde “elverişlilik”, “gereklilik” ve “orantılılık” olmak üzere üç farklı alt ilkeyi de barındırmaktadır. Başvurulan tedbir, ulaşılmak istenen amaç bakımından elverişli ve gerekli olmakla birlikte; başvurulan tedbir ile ulaşılmak istenen amaç arasında orantı olmalıdır. Söz konusu ilke, toplum yaşamının her alanında uygulama bulmakta olan genel bir ilkedir.

Taleple bağlılık ilkesi ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: “(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.”  

Bu bağlamda; hakim, davada veya henüz dava açılmaksızın öne sürülen tüm hukuki korumalarda (ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz vs.) tarafların taleplerinden fazlasına hükmedemeyecektir. Bu ilke, davanın ya da hukuki tedbirin türüne bakılmaksızın doğrudan uygulama bulacaktır.

Konuya ilişkin olarak bir diğer geçici koruma türü olan “ihtiyati haciz” bakımından mahkemece “tedbirde ölçülülük” ve “taleple bağlılık” ilkelerine uygun karar verilmesi gerektiğine dair; Yargıtay’ın 21. Hukuk Dairesi’nin 2015/13677 E. ve 2015/16643 K. sayılı kararından alıntı yapmak gerekirse: “Somut olayda, haksız bir fiile dayalı olarak bir zararın meydana geldiği açıktır. Sadece maluliyet oranı ve kusur durumu çekişmelidir. Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında tazmin yükümlülüğü olay tarihi itibariyle muaccel hale gelir. Bu durumda geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulu gerçekleşmiş olup, mahkemece davacının ihtiyati haciz isteminin hangi alacaklara ve taşınmaz veya taşınmazlara ilişkin olduğu somut olarak açıklatıldıktan sonra, davacının tazminat talebi ile orantılı ve davalı şirketin ticari hayatını etkilemeyecek biçimde “tedbirde ölçülülük” ilkesine uygun bir ihtiyati hacize karar verilmesi gerekirken, bu ilkelere uygun düşmeyecek biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.”

                                                                                                        Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir