5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 116. maddesi: “(1) Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Birinci fıkra kapsamına giren fiillerin, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışında kalan işyerleri ve eklentileri hakkında işlenmesi hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur. (3) Evlilik birliğinde aile bireylerinden ya da konutun veya işyerinin birden fazla kişi tarafından ortak kullanılması durumunda, bu kişilerden birinin rızası varsa, yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Ancak bunun için rıza açıklamasının meşru bir amaca yönelik olması gerekir. (4) Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde olup söz konusu suçu hüküm altına almıştır.
Buna göre; bir kimsenin konutuna, işyerine ya da bunların eklentilerine “rızasına aykırı olarak girme” veya “rıza ile girdikten sonra çıkmama” eylemlerinin gerçekleştirilmesi halinde suçun hareket unsuru oluşacaktır. Bahsedilen suçun soruşturulabilmesi için müşteki tarafından şikayet söz konusu olmalıdır, aksi takdirde Cumhuriyet Savcısı re’sen harekete geçmeyecektir. Şikayet süresi, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren 6 aydır. TCK’nın 66. ve 68. maddelerine göre; dava zamanaşımı süresi 8, ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. Bir diğer deyişle; suçun failine 10 yıl içinde hapis veya adli para cezası uygulan(a)maması halinde, bahsedilen cezaların bu süreden sonra infaz edilmesi mümkün olmayacaktır.
Suçun cezası; failin ilgili maddeye göre suç teşkil edecek eylemlerinin, mağdurun işyeri ve eklentilerine veya konut ve eklentilerine karşı gerçekleştirilmesi halinde farklılık arz edecektir. Buna göre, Kanun’un birinci fıkrasında, mağdurun konut ve eklentileri üzerinde suç oluşturacak hareketleri yapan kişi için altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüşken; ikinci fıkrasında, mağdurun işyeri ve eklentileri üzerinde suç oluşturacak hareketleri yapan kişi için altı aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası öngörülmüştür. Bunlara ek olarak dördüncü fıkrada ise; fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmedileceği başka bir söylemle suçun nitelikli hali düzenlenmiştir.
Suçun manevi unsuru; kasttır. Bu bağlamda, failin herhangi bir kastı olmaksızın suçu işlemesi halinde manevi unsur oluşmayacağından suçun gerçekleştiğinden de bahsedilemeyecektir. Kanun koyucu suçun oluşması bakımdan genel kastı yeterli görmüş ve bu bakımdan failin hangi saikle hareket ettiği konusuna önem atfetmemiştir.
Suçun faili de mağduru da herhangi bir kimse olabilecektir. Zira yukarıda yer verdiğimiz madde itibariyle, hem fail hem de mağdur için herhangi bir özellik aranmamıştır.
Hukuk Desteği
iletisim: [email protected]
Merhaba avukat bey bir arkadaşım iki kişi sarhoş olarak kız arkadaşının evine gidiyorlar apartmana çıkıp kapıyı çalıyorlar kız açıyor eve girmek için izin istiyorlar kız hayır deyince evden başka bir erkek çıkıyor ve sözlü tartışma oluyor bu sırada evdeki erkek bıçakla saldırıyor arkadaşlar kaçıyor kız polisi arıyor ve arkadaşları görüyorlar alkollü oldukları tespit ediliyor.
1.alkollu olmaları etkiler mi?
2.nitelikli olan suçta para cezası vs verilebiliyor mu.
Sonuç tahmininizce ne olur şimdiden teşekkürler.