ŞAHIS ŞİRKETLERİ

Şahıs şirketleri, ortakların sorumluluklarının sınırsız olduğu şirketlerdir. Bir kişi tarafından kurulabileceği gibi az sayıda birden çok kişi tarafından da kurulabilmektedir. Şahıs şirketlerinin ortaklığının devredilmesi genellikle zordur. Ortaklardan birinin payını devretmeyi ya da satmayı istemesi halinde diğer ortakların hepsinin onayı gerekmektedir. Aksi halde payını devretmek isteyen ortak, payını devredemez ya da satamaz. Şahıs şirketlerinde şirket ortakları gerçek kişidir ve ortaklar şirkete karşı tüm malvarlıklarıyla sorumludurlar. Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) şahıs şirketleri; adi şirketler, kollektif şirketler ve komandit şirketler olarak düzenlenmiştir. Komandit şirketlerin ortağı tüzel kişi olabilirken adi şirketler gerçek kişi ile kurulabilir.

Yukarıda bahsettiğimiz şirket türüyle ilgili Yargıtay kararlarına aşağıda yer vermekteyiz.

“… Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Dosyanın incelenmesinde; taraflar arasında imzalanan 20/11/2005 tarihli sözleşmeyle kar ortaklığı konusunda anlaşma yapıldığı, böylelikle taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Bir ortak tarafından adi ortaklığa dair olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Ortaklık, taraflar arasında yapılan bir anlaşma veya mahkeme kararı olmadıkça tasfiye edilmiş sayılamaz. Bir başka deyişle, tarafların ortaklıktaki hak ve borçları hususunda taraflar arasında bir anlaşma olmadıkça veya bu husus mahkeme kararıyla belirlenip tasfiyeyle karar verilmedikçe adi ortaklığın devam ettiği kabul edilmelidir. Fesih ve tasfiye edilmeyen adi ortaklıkta da zamanaşımı süresi başlamaz. Dava konusu olayda, taraflar arasındaki adi ortaklık fesih ve tasfiye edilmediğinden zamanaşımı süresi henüz başlamamıştır ve bu sebeple olayda zamanaşımı süresinin dolduğundan da söz edilemez.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/2844 E., 2017/12266 K.)

“6762 sayılı …nun 178/1. maddesinde; “Kollektif şirketlerde ortaklar şirketin borç ve taahhütlerinden dolayı müteselsilen ve bütün mallarıyla sorumludurlar”, hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanun’un 179. maddesinde de; “Şirketin borç ve taahhütlerinden dolayı birinci derecede şirket mesuldür. Şu kadar ki şirkete karşı icra takibi semeresiz kalmış veya şirket herhangi bir nedenle sona ermiş ise yalnız ortak veya ortakla birlikte şirkete dava açılabilir” düzenlemesi yer almaktadır. Bu durumda, yukarıda açıklanan yasal dayanaklardan da anlaşılacağı üzere; kollektif şirketin borçlarından dolayı birinci derecede şirket sorumlu olup, ortaklara müracaat hakkı ancak 6762 sayılı …’nun 179. maddesinde yazılı şartların tahakkuku halinde mümkün olup, haciz sırasında borçlu şirketin haciz mahallinde bulunmaması yada mahkemece alınan raporda belirtilen hususlar nedeniyle semeresiz kalan bir takipten söz edilemeyeceği gibi şirket hakkında verilmiş bir ihtiyati haciz kararı da bulunmadığından ve şirket hakkındaki takip semeresiz kalmış olsa dahi öncelikle şikayetçi şirket ortağı hakkında yeni bir icra takibi yapılması gerekirken, …nun 179/1 maddesi hükmüne aykırı olarak doğrudan şikayetçinin şirket hakkında başlatılan takibe dahil edilmesi doğru değildir.” (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/16637 E., 2015/30907 K.)

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir