Daha önceki yazımızda Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinden biri olan hukuka uygunluk denetimini ve bu denetimin alt dallarından soyut norm denetimini (iptal davası) detaylı olarak incelemiştik (Lütfen Bkz…). Bu yazımızdaysa yine Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerinden olan hukuka uygunluk denetiminin diğer bir alt dalı olan somut norm denetimini (itiraz davası) ele alacağız.
Somut norm denetimi; davaya konu olan olayın çözüme bağlanmasının, olayda kullanılacak olan hükmün Anayasaya uygun olup olmamasına bağlı olduğu durumlarda yapılan denetimdir. Daha açıklayıcı olmak gerekirse; somut norm denetimi yolunda, soyut norm denetiminden farklı olarak denetime konu edilen hukuk kuralının belli bir olay veya kişi üzerinde uygulanması gerekmektedir. Başka bir deyişle; bir kural üzerinde somut norm denetimin mümkün olabilmesi için, o kuralın mutlaka somutlaşması aranmaktadır. Dava yürütülürken uygulanması gereken hükmün Anayasaya aykırılığı, davaya bakan hakim tarafından ileri sürülebileceği gibi, davadaki taraflarca da gündeme getirebilir. Ancak taraflarca ortaya atılan aykırılığın Mahkemeye taşınabilmesi için, davaya bakan hakimin bu iddiayı ciddi bulması gerekmektedir. Bahsi geçirilen durum; 1982 Anayasası’nın 152. maddesinde, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca önemle eklemek gerekir ki; hakimin taraflardan birinin gündeme getirdiği Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi bulmadığı durumlarda, bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanmaktadır.
Anayasa Mahkemesi; itiraz konusu edilen hükmümle ilgili kanaatini, işin kendisine getirilmesinden başlayarak beş ay içerisinde hüküm altına almalıdır. Eğer Mahkeme, bu beş ay içerisinde konuyla ilgili bir karara varmazsa; Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunan hakim, davayı yürürlükte bulunan hükümlere ya da Anayasa’ya aykırılık taşıdığını düşündüğü hükme göre sonuçlandırmak zorundadır. (1961 Anayasası’na göre itiraz yoluna giden mahkeme; ön görülen sürede Anayasa Mahkemesi’nden kararın gelmediği durumlarda, kendi kanısına göre davayı sonuçlandırabilmekteydi. 1961 Anayasası’ndaki yol, Anayasa’nın üstünlüğü açısından kimi çevrelerce daha isabetli bulunmaktadır.) Bu durum her ne kadar Anayasa’nın üstünlüğüyle bağdaşmasa da; Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunan hakim, takdir yetkisini kullanarak ilgili hükümde bir değişiklik yapamamaktadır. Açıklanan aşamada belirtmek gerekir ki; Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunan mahkemenin verdiği karar kesinleşinceye kadar, Anayasa Mahkemesi’nin kararı gelirse, mahkeme bu kararı kesinlikle dikkate almak zorundadır.
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi; somut norm denetimine her zaman ihtiyaç duyulabileceğinden, itiraz davası yoluna gitmek için herhangi bir süre belirtilmemiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin; önüne gelen hükümle ilgili işin esasına girerek verdiği red kararının, Resmî Gazete’de yayınlanmasının ardından on yıl geçmedikçe ilgili hükmün tekrar itiraz davasına konu edilmesi mümkün değildir. 1961 Anayasası’nda yer almayan bu sürenin, çok hızlı gelişen hukuk yaşamı için oldukça uzun olduğu düşünülmektedir. 1982 Anayasası’nın 152. maddesinde, “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” şeklinde düzenlenen bu sürenin kısaltılması, Anayasa’nın üstünlüğünün sağlanması açısından daha faydalı olacaktır.
Somut norm denetiminin teorik kısmına ilişkin açıklamalarımızdan sonra konunun usul kuralları kısmına geçmek gerekirse; öncelikle iptali istenen kural hakkında, Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunacak mahkeme tarafından yapılacak başvuru için, ilgili kuralın Anayasa’nın hangi maddelerine aykırılık teşkil ettiği belirten gerekçeli karar hazırlanmalıdır. Hazırlanan kararın aslıyla birlikte; karara ilişkin tutanağın onaylı örneği, dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler bir dizi listesine bağlanarak posta yoluyla ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (“UYAP”) üzerinden Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmelidir. İtiraz yoluna başvuruda; başvuru kararı ve ekleriyle ilgili ayrıntılar Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 46. maddesinde, “İtiraz başvurusu mahkemelerde gerekçeli karar ile yapılır. Gerekçeli kararda; a) Anayasaya aykırılıkları ileri sürülen hükümlerin her birinin Anayasanın hangi maddelerine, hangi nedenlerle aykırı olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi, b) Yürürlüğü durdurma talebi varsa, yürürlüğün durdurulmaması durumunda doğacak olan telafisi imkansız zararların açıklanması, gerekir. İtiraz başvurusunda gerekçeli başvuru kararının aslı aşağıdaki belgelerle birlikte Mahkemeye sunulur: a) Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği, b)Dava dilekçesi, iddianame veya davayı açan belgeler ile dosyanın ilgili bölümlerinin onaylı örnekleri, c)Dava dosyasında sunulan belgelerin tarih sırasına göre başlıklar halinde sıralandığı dizi pusulası.” şeklinde açıklanmaktadır.
Sıralanan aşamalardan sonra, Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun (“AYMK”) hükümlerinin belirttiği üzere; Genel Sekreterlik gelen evrakı kaleme teslim ettikten sonra evrakın kayda girişinden itibaren on gün içerisinde başvurunun usul kurallarına uygun olup olmadığı incelenmelidir. Bu incelemelerin ardından; açıkça dayanaktan yoksun olan veya usul kurallarına uygun olmayan başvurular, esas incelemesine geçilmeksizin reddedilmektedir. Başka bir söylemle; itiraz başvurularında mevcut olan eksiklerin tamamlatılması için soyut norm denetiminin tersine, somut norm denetimde herhangi bir ek süre verilmemektedir. Ancak verilen red kararı, itiraz yoluna gidecek mahkemenin eksikleri tamamlayarak Anayasa Mahkemesi’ne tekrar başvuru yapmasına engel teşkil etmemektedir.
Son olarak önemle eklemek gerekir ki; bazı durumlarda somut norm denetimine başvurmak için birtakım engeller vardır. Bu engellerden ilkine, on yıllık süre yasağı adı altında yukarıda değinmiştik. İkinci engelse AYMK m. 41’de, “İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyasının bulunması halinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır.” şeklindeki durumdur. Alıntıladığımız ikinci engel hükmünün, Anayasa Mahkemesi’nin iş yükünü azaltmak için düzenlendiği açıktır.
Hukuk Desteği