SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK İLKESİ

Her hukuk dalı gibi Ceza Hukuku da; toplumun huzur ve refahını arttırmayı, kamu düzenini sağlamayı amaçlamaktadır. Ceza Hukuku; kendisine hedef belirlediği bu amaçları gerçekleştirirken de, belli kurallara tabidir. Bu kurallar çerçevesinde uygulama bulan Ceza Hukuku, aynı zamanda kişilere de belirli güvenceler sağlamak için; hukuk devleti olma gereği, suçun şahsiliği gibi bazı ilkeleri benimsemiştir. (Suçun şahsiliği ilkesi hakkında detaylı bilgiye daha önceki yazımızda yer vermiştik. Lütfen Bkz.) Biz bu yazımızda, suçta ve cezada kanunilik ilkesi üzerinde yoğunlaşacağız.

Bilindiği üzere, kanunsuz ceza olmaz. Ceza alanında belirlenen bu kural, devletin keyfi cezalandırma eylemlerinin önüne geçmek için benimsenmiştir. Başka bir deyişle; hiç kimse, kanunlarda suç olarak belirtilmeyen bir eylem gerekçe gösterilerek cezalandırılamaz. Ayrıca belirtmek gerekir ki; kanun koyma yetkisi yasama organında olduğu için, idare kendi eylemleriyle asla bir durumu suç olarak belirleyemez, belirlediği varsayılsa bile bu durumu cezaya tabi tutamaz. Yine suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak; Türk Ceza Kanunu (“TCK”) hükümlerinin, kıyas ve yorumlamaya mahal vermeyecek şekilde açık olması gerekmektedir. Bahsedilen bu durumlar TCK m.2’de, Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz. Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Yine bu ilke kapsamında, kanunların geriye yürümezliği kuralı karşımıza çıkar. Örneğin bir kişinin eylemi, işlendiği zaman suç sayılmıyorsa; ilerleyen günlerde o eylemin kanun yoluyla suç haline getirilmesi, kişinin cezalandırılması sonucunu doğurmayacaktır. Hukukta çoğu kuralın istisnası olduğu gibi; kamu yararı, mali hakların iyileştirilmesi gibi durumlar da, kanunların geriye yürümezliği kuralının istisnasıdır. Başka bir deyişle; kanunun geriye yürümesi, kişinin lehine sonuç doğurmasına bağlıdır.

Açıklanan durumun daha iyi kavranması adına, Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin bir kararını alıntılamaktayız; Yargıtay 6. Ceza Dairesi, 12.5.2016 T., 2014/6565 E., 2014/4142 K.; Sanığın, mağdurun evinin bahçesine elinde bıçak ile girip, yakınan ile kızı tanık …’in kapıyı kapatmaları sonucu kapıya dayanarak, tanık …’in 13/09/2012 tarihli celsedeki beyanından da anlaşıldığı üzere “bana bali alacak kadar para verin” şeklinde beyanda bulunduğunun anlaşıldığı somut olayda, 1- Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde “yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde” ibaresine yer verilip ayrıca eklentiden bahsedilmemesi nedeniyle suç ve cezada kanunilik ilkesini düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 2/3. maddesindeki “kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” hükmü uyarınca konut eklentisi sayılan bina bahçesi içinde gerçekleşen silahla yağmaya kalkışma suçunun 5237 sayılı TCK’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi kapsamında değerlendirilemeyeceği, konut ve eklentisinin farklı kavramlar olduğu gözardı edilerek sanık hakkında 149/1-a bendiyle uygulama yapılmasıyla yetinilmesi yerine aynı maddenin (d) bendi ile uygulama yapılarak temel cezanın fazla tayin edilmiş olması, 2- Oluş ve dosya içeriğine göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 150/2. maddesinin uygulama koşullarının karar yerinde tartışılmamış olması, 3- Sanığın, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar TCK’nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına ancak, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildiği takdirde, kendi altsoyu üzerinde TCK’nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluğunun sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması, Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak bozulmasına, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 12/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde hüküm kurmuştur.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir