Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m.101, “Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.” şeklinde vakfın tanımını yapmıştır. TMK, uygulamada fayda unsurunun ön plana çıkması için, dernekler gibi vakfı da çeşitli türlere ayırmaktadır. Bu ayrım:
- olağan vakıflar,
- kamuya yararlı vakıflar,
- çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıfları,
- aile vakıfları
şeklinde yapılabilir.
Olağan vakıflar, diğer maddedeki vakıflardan farklı bir nitelik taşımamaktadır.
Kamuya yararlı vakfı da; gelirinin yarısından fazlasını kamu işi niteliğindeki işlere harcayan vakıf olarak ifade edebiliriz. Ayrıca bu vakıflar, gerekli şartları sağladığı takdirde vergiden bağışık tutulurlar. Vergiden bağışıklık şartları; 4962 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Vakıflara Vergi Muafiyeti Tanınması Hakkında Kanun’un 20.maddesinde, “Gelirlerinin en az üçte ikisini nev’i itibarıyla genel, katma ve özel bütçeli idarelerin bütçeleri içinde yer alan bir hizmetin veya hizmetlerin yerine getirilmesini amaç edinmek üzere kurulan vakıflara, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti tanınabilir. Bunların vergi muafiyetinden yararlanması ve muafiyetlerinin kaybedilmesine ilişkin şartlar, usul ve esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenir. Olağan denetimler sırasında veya yaptırılacak özel denetimler sonucunda vergi muafiyeti tanınmasına ilişkin şartları kaybettikleri tespit edilen vakıfların vergi muafiyetleri, birinci fıkrada öngörülen yöntemle kaldırılabilir.” şeklinde belirtilmiştir.
Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakıfları için TMK m.110 hükmünde, tek taraflı istihdam edilenlere ve personele yardım vakıflarıyla iki taraflı istihdam edilenlere ve personele yardım vakıfları olmak üzere iki alt başlık düzenlenmiştir.
- Tek taraflı istihdam edilenlere ve personele yardım vakıflarında; vakıftan yardım alan personel, vakıfa maddi yardımda bulunmak için herhangi bir dönüş yapmaz.
- İki taraflı istihdam edilenlere ve personele yardım vakıflarında; diğer vakfın tam tersi olarak vakıftan yardım alan personel, vakfa maddi yardımda bulunmak için bir ödenti öder. Ayrıca bu ödenti ödeyen kişiler; vakfın yönetimine katılmaya hak kazanmakla birlikte, vakfın edimlerini talep etme hakkına da sahip olmaktadırlar.
Çalıştırılanlara ve
işçilere yardım vakıflarının uygulamasının daha netleşmesi adına, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararını alıntılamaktayız; Yargıtay Hukuk Genel
Kurulu, 11.10.2006 T., 2006/21-606 E., 2006/650 K.; “…Davalı Vakıf, 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanununun 128.maddesinde ifade edilen “yardımlaşma
sandığı” niteliğinde kurulmuş, uygulamada munzam sandık olarak da
adlandırılan tesislerden olup, kuruluş amacına uygun olarak, ilgililere borç
verme, konut edindirme ve munzam sosyal güvenlik yardımları sağlamayı
amaçlamaktadır… Bu maddi olgular dikkate alındığında uyuşmazlık; yapılan
kesenek iadesi işleminin usulsüz olup olmadığı, davacının yaşlılık aylığı ile
sabit iyileştirme yardımına hak kazanıp kazanmayacağı noktalarında
toplanmaktadır. Yasal dayanağını oluşturan 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun,
“Çalıştırılanlara ve işçilere yardım vakfı” başlığını taşıyan
110/4.maddesi; “Yararlananların, vakfın edimlerinin yerine getirilmesini
dava yoluyla isteyebilmeleri, ödenti vermiş olmalarına veya vakfı düzenleyen
hükümlerin kendilerine bu hakkı tanımış bulunmasına bağlıdır” hükmünü
içermektedir. Değerlendirmenin, anılan yasa hükmü ve vakıf mevzuatı
çerçevesinde irdelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır… Davacının iş
akdine banka tarafından son verildikten sonra davalı Vakfa müracaat ederek
Munzam Vakıf keseneklerinin geri verilmesini talep etmesi, davacının
serbest iradesinin bir sonucudur. İş akdinin feshinden sonra Munzam Vakıf üyeliğinden
çıkmak için keseneklerinin iadesi dilekçe veren kişinin Vakıfla bir
ilişkisi kalmadığından kendisine Munzam Vakıf emekli
maaşı da bağlanamayacaktır… Davacı, Munzam Vakıftan keseneklerini geri aldığı
tarihten itibaren Munzam Vakıf üyesi olmadığı gibi bu tarihten sonra da
Munzam Vakfa prim ödemiş değildir. Munzam Vakıftan emekli maaşı alabilmek
için TTB. Emeklilik Sandığı Vakfından emekli maaşı bağlanması yeterli olmayıp,
aynı zamanda Munzam Vakıf keseneklerini geri almamış bulunmak koşulu
da arandığından, davacıya Munzam Vakıftan emekli maaşı bağlanması söz
konusu olamaz. Yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alındığında
Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır…”şeklinde
karar vermiştir.
Son olarak; aile bireylerini her konuda kalkındırmak ve benzeri amaçlar çerçevesinde kurulan vakıflara, aile vakıfı denmektedir.
Hukuk Desteği