İş kazası sonucu işverenin iki tür sorumluluğu doğacaktır. Bunlar “Hukuki Sorumluluğu” ve “Cezai Sorumluluğu” dur. Biz bu yazımızda iş kazaları nedeniyle işverenin cezai sorumluluğu hakkında açıklamalarda bulunacağız.
Cezaların şahsiliği ilkesi gereğince herkes gerçekleştirdiği kast veya ihmali davranıştan sorumludur. Bununla beraber ceza hukuku kusur sorumluluğu ilkesi doğrultusunda; işçinin ölümü ya da yaralanmasıyla sonuçlanacak iş kazalarında, kusuru tespit edilen işveren, Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre cezalandırılacaktır. Ceza hukukunda kusur, kast ve taksir olarak ikiye ayrılmaktadır. Burada işverenin kusuru, taksir kapsamında değerlendirilecektir. Bu doğrultuda işverenin sorumluluğu genel anlamıyla tedbirsizlik, özensizlik ve dikkatsizlik kapsamında yorumlanacaktır. İşverenin cezai sorumluluğundaki olaylarda taksirle öldürme ve taksirle yaralama suçlarının oluşup oluşmadığına bakılacaktır.
Burada dikkat çeken ise, madde metninde düzenlendiği üzere bilinçli taksir halinde suçun şikayete bağlı olmaktan çıkacağı hususudur. Bunun anlamı, taksir basit halinden ileriye giderse bir başka deyişle, bilinçli taksir (kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hali olarak tanımlanmaktadır) meydana gelmişse, suçun şikayete bağlı olmaktan çıkmasının yanında ceza artırımıyla da karşılaşılmasıdır.
Taksirle işlenen suçlarda hapis cezası verilmesi halinde ceza, işverenin kusur durumu göz önünde bulundurularak hakimin takdiri ile adli para cezasına çevrilebilecektir. Bu hususta kusur durumu tespiti önem kazanmaktadır. Hakim; gerektiğinde ki uygulamada genelde her dosyada olayın yerinde incelenmesi ve keşif yapılması suretiyle bilirkişi raporu alarak, kusur tespitinde bulunacaktır.
Taksirle yaralama suçu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253’üncü maddesi doğrultusunda uzlaşma kapsamındadır. Bu suretle, işverenin işçinin uğramış olduğu zararı gidermesi şartıyla, işveren ve işçinin uzlaşma yoluna gitmesi mümkündür. Böylece dava açılmadan uyuşmazlık çözümlenmiş olacaktır.
Hukuk Desteği