Hukuk Mukameleri Kanunu (“Kanun”) madde 200 uyarınca, yapıldıkları zamanki miktar ve değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçen hukuki işlemlerin senetle ispat olunması gerektiği, madde 201 uyarınca ise senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemlerin tanıkla ispat olunamayacağı düzenleme altına alınmaktadır. Kanun’un 202 ile 203. maddelerinde ise senetle ispat zorunluluğunun istisnaları düzenlenmektedir. Söz konusu istisnalara ek olarak, içtihatlar ile de birtakım istisnalar getirilmiştir.
Bir içtihadı birleştirme kararında[1] Yargıtay’ın hayatın olağan akışına aykırı olan durumları, senede karşı tanıkla ispat yasağının bir istisnası olarak değerlendirmesi bu bakımdan eleştirilmektedir. Şöyle ki, kararda söz konusu değerlendirme “…Kaldı ki, somut olayda, davacının belgede belirtilen miktarda parayı borç olarak verecek mali gücünün bulunmadığı, davalıların miras bırakanının da bu miktarda borç almasını gerektirecek herhangi bir durumun mevcut olmadığı da savunulmuş ve buna ilişkin deliller toplanmıştır… davacının herhangi bir işinin, gelirinin ve malvarlığının bulunduğu kanıtlanamamıştır. Davalıların miras bırakanının ise, 1982 yılından itibaren oto tamirhanesi işlettiği, gayrimenkullerinin ve özel otomobilinin bulunduğu, kira geliri elde ettiği, buna ilişkin resmi yazı cevaplarıyla sabittir. Bu durumda, davacının davalıların mirasbırakanına … 10 milyar TL borç para vermesi hayatın olağan akışına da uygun düşmemektedir.” diyerek, hayatın olağan akışına aykırı bir durumu tanıkla ispat yasağının bir istisnası olarak değerlendirmiştir.
Nitekim, davacı senetle ispat yükünü yerine getirmiş, ispat yükü senedin boş olarak ve ahlaka aykırı bir amaç için verildiğini öne süren davalılara geçmiş, Yargıtay hayatın olağan akışı kriterini olayda uygulamış, davalıların tanıklarının dinlenmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. Yargıtay’ın söz konusu kararı, hayatın olağan akışı kavramının ispatın şekli ile değil ispat yüküyle ilgili bir kavram olması gerekçesiyle doktrinde eleştirilmiş, bazı yazarlar hayatın olağan akışına aykırılığın senede karşı tanıkla ispat yasağını ortadan kaldırabilecek nitelikte olmadığı, bazı yazarlar ise olayda bir fiili karine uygulanacaksa dahi söz konusu karineye dayanan tarafın ispat yükünü yerine getirdiği şeklindeki sonucun kabul edilmesi gerektiği, bazı yazarlar ise delil değerlendirme serbestliğinin yürümediği durumlarda, fiili karinelere dayanılarak hüküm verilmeyeceğini ifade etmişlerdir[2].
Hukuk Desteği
[1] HGK, 20.3.2002, 2002/13-177 E., 2002/206 K.
[2] GÖKSU, M. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde Senetle İspat Kuralları ve Bunların İstisnaları, Hacettepe Hukuk Fak. Derg., 2011, S. 63