İŞ DAVASI SIRASINDA İŞÇİNİN VEFATI

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde işçi “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi…” olarak tanımlanmış olup; işçi ve işveren arasında kurulan iş ilişkisinin sona ermesi durumunda halin icabına göre işçinin işverenden talep edebileceği ücret ve tazminatlar; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücretleri, aylık ücret, ulusal bayram, genel tatil ve hafta tatili ücretleri, yıllık izin ücreti, kötü niyet tazminatı, sendikal tazminat, iş kazası-meslek hastalığı sebebiyle alınacak tazminat, eşit davranma tazminatı, asgari geçim indirimi ve diğer alacak ve tazminatlar şeklinde sayılabilecektir. İşçilik alacakları davası ise; işçinin çalışmaktayken, işten ayrılırken ve ayrıldıktan sonra kazandığı hak ve alacaklarına istinaden işçi tarafından işverene açılan bir dava türüdür.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) 55. maddede derdest dava sırasında taraflardan birinin ölümü hali düzenlenmiş olup ilgili maddede, “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir…” denmektedir. Buna göre bahsi geçen hükmün yalnızca mirasçıların malvarlığını etkileyen davalarda dikkate alınması gerektiği açık olup, tarafın ölümü ile konusuz kalan, mirasçılara intikal etmeyen davalarda bu maddenin işletilmesine gerek bulunmayacaktır.

Yukarıda belirtilenler ışığında bakıldığında görüleceği üzere işçilik alacakları davası malvarlığına ilişkin bir dava olup, işçinin mirasçılarının malvarlığını da etkileyeceği açıktır. Derdest olan bir işçilik alacakları davasında işçinin vefat etmesi üzerine HMK ilgili hükmünde de belirtildiği üzere kanunla belirlenen süreler içinde ölen işçinin mirasını reddetmeyen mirasçıların davayı takip etme hakları mevcuttur. Konuya ilişkin aşağıda yer verdiğimiz Yargıtay kararında da görüleceği üzere işçinin ölümü halinde söz konusu davadan doğan alacakları mirasçılarına intikal edecektir.

“6100 sayılı HMK´nın 55. maddesi uyarınca “taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemiş ise, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir”. Bu hüküm mirasçıların mal varlığını etkileyen davalarda dikkate alınmalıdır. Zira mirasçılara intikal etmeyen, tarafın ölümü ile konusuz kalan davalarda gerek bulunmamaktadır. Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, TMK´nın 28/I. maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların malvarlığı haklarını etkileyen davalar, tarafın ölümü ile konusuz kalmaz. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir. Davacı vekilinin temyiz dilekçesine eklediği nüfus kaydına göre davacı işçi yargılama sırasında 15.12.2010 tarihinde ölmüştür. Dava konusu istek malvarlığına ilişkin olup, mirasçıların malvarlığını etkilemektedir. Ölü kişi adına hüküm kurulamayacağından, mahkemece anılan usul hükümleri dikkate alınarak, mirası reddetmeyen mecburi dava arkadaşları davacının mirasçılarının davada yer almalarının sağlanması ve HMK´nın 77/1. maddesi uyarınca mirasçıların vekaletnamelerini sunması için vekile süre verilmesi gerekir. Yazılı şekilde dava sırasında ölen ve taraf ehliyeti son bulan davacı hakkında hüküm kurulması hatalıdır. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten (bozulmasına), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.”(Yargıtay 9. HD. 2011/52279 E., 2012/3146 K.)

                                                                                                                                        Hukuk Desteği

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir