Anayasa’nın 17. maddesinde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz…” hükmüyle yaşam hakkı ve kişilerin vücut bütünlüğü koruma altına alınmıştır.
Yaşam hakkı en temel hak olup, bireylerin diğer haklarını kullanabilmesinin ön şartıdır. Keza yaşam hakkı kişinin vücut bütünlüğünü koruyabilmesi ve devam ettirebilmesini ifade eder. Vücut bütünlüğü ise bireyin doğuştan sahip olduğu doğal ve organik yapının bölünmezliğidir. Vücut bütünlüğüne yönelik müdahaleler maddi veya manevi olabilir. Ancak yaşam hakkından farklı olarak vücut bütünlüğü hakkı üzerinde kişinin bazı tasarruflarda bulunabilmesi mümkündür. Sağlık hakkı ise, kişinin sağlıklı bir çevre oluşturulmasını ve mevcut sağlık durumunun korunmasını ve bozulan sağlığının yeniden iyileştirilmesini isteme hakkını ifade eden sosyal bir haktır.
Sağlık hakkının korunması, hastanın kendi geleceği ile ilgili kendi değer yargıları, inançları ve tercihleri doğrultusunda alacağı kararlara saygı duyulması, bu karar ve isteklerin yaşama geçirilmesini ifade eder. Fakat saygı gösterme ibaresi; hastanın her türlü isteğine saygıyı ifade etmeyip, yetişkin, bilinci açık, algılama ve irade yeteneği olan hastanın yalnız meşru taleplerine saygı gösterilmesi anlamına gelir.
Hasta Hakları Yönetmeliği madde 22 “Kanunda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, kimse, rızası olmaksızın ve verdiği rızaya uygun olmayan bir şekilde tıbbi ameliyeye tabi tutulamaz.” ile madde 24 “Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır.” hükmü birlikte incelendiğine bireylerin tedavilerine rıza göstermedikçe herhangi bir tıbbi müdahalede bulunulamayacağı düzenlenmiştir.
Her durumda hastanın rızasının alınması mümkün olmayabilir. Hasta Hakları Yönetmeliği madde 24/7 “…Hastanın rızasının alınamadığı hayati tehlikesinin bulunduğu ve bilincinin kapalı olduğu acil durumlar ile hastanın bir organının kaybına veya fonksiyonunu ifa edemez hale gelmesine yol açacak durumun varlığı halinde, hastaya tıbbi müdahalede bulunmak rızaya bağlı değildir. Bu durumda hastaya gerekli tıbbi müdahale yapılarak durum kayıt altına alınır…” hükmüyle hastanın rızasının alınamadığı durumlarda yaşam hakkının korunması amacıyla gerekli tıbbi müdahalelerde bulunulacağı düzenlenmiştir. Ancak rıza alınmadan tıbbi müdahalede bulunulmuş olsa dahi hastanın yanında bulunan yakını veya kanuni temsilcisi bilgilendirilmelidir.
Türk Hukuku’nda hastanın tedavi edilmesinde rızanın aranmadığı bir diğer durum ise Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 57. maddesinde “Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi–paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı)–bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayaidimağiişevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummainifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhaikuddamiisincabiihaddıtifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummairacia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan ve fiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak’ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir.” hükmüyle sayılmış olan bulaşıcı hastalıkların tedavisinde kamu sağlığının tehlikeye atılmasının önüne geçilmesi amacıyla düzenlenmiştir.
Son olarak; hasta kimi zaman tedavisine başlanmasına rıza göstermiş olabilir. Fakat hastanın göstermiş olduğu bu rıza geri alınamaz nitelikte değildir. Hasta Hakları Yönetmeliği madde 25 “Kanunen zorunlu olan haller dışında ve doğabilecek olumsuz sonuçların sorumluluğu hastaya ait olmak üzere; hasta kendisine uygulanması planlanan veya uygulanmakta olan tedaviyi reddetmek veya durdurulmasını istemek hakkına sahiptir. Bu halde, tedavinin uygulanmamasından doğacak sonuçların hastaya veya kanuni temsilcilerine veyahut yakınlarına anlatılması ve bunu gösteren yazılı belge alınması gerekir.” şeklindeki düzenlemesi ile hastanın kendisine uygulanmakta olan tedaviyi süreç içerisinde de reddedebileceğini hükme bağlamıştır.
Koronavirüs hastalığının tedavisinde hastanın rızasını alma yükümlülüğüne ilişkin yazımız için; (Lütfen bkz…)
Hukuk Desteği