MURİS MUVAZAASI NEDENİYLE TAPU İPTAL VE TESCİL DAVASI – VIII

Önceki yazılarımızda, muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasından ve bu davada ihtilafın çözümü için muvazaanın ve mirasbırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılmasından bahsetmiş, bunun için mahkeme tarafından göz önüne alınması gereken kriterleri genel hatlarıyla açıklamış, bu kriterlerden bazılarından detaylı olarak bahsetmiştik:

(Lütfen bkz…)

(Lütfen bkz…)

(Lütfen bkz…)

(Lütfen bkz…)

(Lütfen bkz…)

(Lütfen bkz…)

Bu yazımızda ise, muvazaanın ve mirasbırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılması için göz önünde bulundurulması gereken diğer bir kriter olan; “davalının alım gücü olup olmadığı” konusundan söz edeceğiz.

Davalının alım gücü olup olmadığı

Aşağıda alıntılanan kararında Yargıtay, taşınmazın temlik edildiği kişinin, söz konusu taşınmazı alabilecek maddi gücünün bulunup bulunmadığının, ihtilafın çözümü için tespit edilmesi gereken hususlardan biri olduğunu belirtmiştir.

Yargıtay 1. HD 2014/22502 E., 2017/2744 K.; “… Yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılması, iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması, murisin ve davalıların işlem tarihindeki sosyal ve ekonomik durumlarının yöntemince saptanması, … toplanmış ve toplanacak tüm delillerin değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken…”

Yargıtay, aşağıdaki kararında ise taşınmazın temlik edildiği kişinin, taşınmazı alabilecek maddi gücünün bulunmadığı gerekçesiyle, dava konusu temlikin muvazaalı ve mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğuna kanaat getirmiştir.

Yargıtay 1. HD 2012/5462 E., 2012/5712 K.; “…Somut olaya gelince, davalı Ahmet’in 1959 doğumlu olup temlik tarihinde 22 yaşında olduğu, düzenli bir gelirinin bulunmadığı gibi, tanık ifadelerinden muris Lütfiye’nin mali yardımları ile hayatını idame ettirdiği ve taşınmazdaki payı satın alacak düzeyde ekonomik gücünün bulunmadığı, olaylara dayalı tanık ifadeleri ve dosya kapsamıyla sabittir. Öte yandan davacıların davalıyla pek görüşmedikleri ve davalının annesiyle birlikte yaşadığı bildirilmiştir. Anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın alım gücü bulunmayan ve birlikte yaşadığı erkek evladı olan davalıya yapmış olduğu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği kabul edilmelidir…”

Bir sonraki yazımızda, muvazaanın ve mirasbırakanın asıl irade ve amacının ortaya çıkarılması için göz önünde bulundurulması gereken diğer bir kriter olan; “satış bedelinin mirasbırakanın malvarlığına dahil olup olmadığı” konusuna değineceğiz.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir