KİŞİLİK HAKLARININ İHLALİ – I

En kısa tanımıyla kişilik hakkı, kişinin; kişiliğini oluşturan, maddi ve manevi tüm varlığı ve değerleri üzerindeki haklarıdır. Kişilik haklarının kapsamına kişinin; yaşamı, beden bütünlüğü, sağlığı, özel hayatı, şeref ve haysiyeti, sesi, fotoğrafı, ismi ve sair çok sayıda kişilik değeri girmektedir. Kişilik hakkı, Yargıtay’ın yerleşik görüşüyle de; “TMK’nın 24 ve BK’nın 49. maddelerinde belirlenen kişisel hakları, kişisel varlıkların korunmasıyla ilgilidir. Kişisel varlıklar, bedensel ve ruhsal tamlık ve yaşam ile nesep gibi insanın, insan olmasından güç alan varlıklar ya da kişinin adı, onuru ve sır alanı gibi dolaylı varlıklar olarak iki kesimlidir” şeklinde tanımlanmaktadır.

Kişilik hakları başta Anayasa olmak üzere özellikle Türk Medeni Kanunu’nun (“Kanun”) madde 23, 24 ve 25 hükümleriyle koruma altına alınmıştır. Yine Kanun’un 26. maddesiyle düzenlenen; kişinin ismi üzerindeki hakları da kişilik haklarını koruyan yasa maddelerindendir.

Madde 23- “Kimse, hak ve fiil ehliyetlerinden kısmen de olsa vazgeçemez. Kimse özgürlüklerinden vazgeçemez veya onları hukuka ya da ahlâka aykırı olarak sınırlayamaz. Yazılı rıza üzerine insan kökenli biyolojik maddelerin alınması, aşılanması ve nakli mümkündür. Ancak, biyolojik madde verme borcu altına girmiş olandan edimini yerine getirmesi istenemez; maddî ve manevî tazminat isteminde bulunulamaz.”

Madde 24- “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”

Madde 25- “Davacı, hâkimden saldırı tehlikesinin önlenmesini, sürmekte olan saldırıya son verilmesini, sona ermiş olsa bile etkileri devam eden saldırının hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Davacı bunlarla birlikte, düzeltmenin veya kararın üçüncü kişilere bildirilmesi ya da yayımlanması isteminde de bulunabilir.  Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır. Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.” 

Madde 26- “Adının kullanılması çekişmeli olan kişi, hakkının tespitini dava edebilir. Adı haksız olarak kullanılan kişi buna son verilmesini; haksız kullanan kusurlu ise ayrıca maddî zararının giderilmesini ve uğradığı haksızlığın niteliği gerektiriyorsa manevî tazminat ödenmesini isteyebilir.”

Kişilik haklarına yapılan müdahalenin hukuka aykırı olarak kabul edilebilmesi için, söz konusu müdahalenin, Kanun’un madde 24 hükmü uyarınca, üstün kamusal yarar ya da kanunun verdiği bir yetkiyi barındırmıyor olması gerekmektedir. Yine kişilik haklarının ihlalinin tespitinde ifade özgürlüğü hususunun gözetilmesi, müdahalenin bir kişilik hakkı ihlali mi yoksa ifade özgürlüğü anlamına mı geldiğinin ve hangi olgunun hangi ağırlıkta olduğunun değerlendirilmesi, kişiye yönelen söylem veya davranışların objektif olarak doğruyu yansıtıp yansıtmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.

Bir sonraki yazımızda kişilik haklarının korunmasından bahsedeceğiz.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir