Bir iş yapılırken esas olan elbette kaza yapmamaktır. Ancak ne kadar tüm tedbirler alınırsa alınsın bazı hallerde kaza yapılması kaçınılmaz hale gelebilmektedir. İşverenlerin iş kazalarından kaynaklanan sorumlulukları ve bunun hukuki neticeleri konusunda bilgi sahibi olmaları gereği kadar, işçilerin de iş kazası geçirmeleri halinde haklarının neler olduğu hususunda bilinçlenmeleri büyük önem taşımaktadır. Biz bu yazımızda iş kazalarında işverenin hukuki sorumluluğu hakkında bazı açıklamalarda bulunacağız
İşyerinde meydana gelen iş kazaları nedeniyle işverenin hukuki sorumluluğunun, kusur sorumluluğu mu yoksa kusursuz sorumluluk mu olduğu Türk Hukuk Doktrininde her zaman tartışılagelmiştir. Bu tartışmaların içeriğini özetlemek gerekirse, iş kazalarında işverenin hukuki sorumluluğunun niteliği genel olarak kusur sorumluluğuna dayalıdır denebilir. Ancak, kusursuz sorumluluk görüşü de etkin hale gelmeye başlamıştır. Nitekim Yargıtay da işverenin sorumluluğunun tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluk olduğu yönünde kararlar vermiş ve vermektedir. Son zamanlarda Yargıtay’ın verdiği kararlarda objektif kusur sorumluluğu şeklinde bir kavrama yer verilmiştir. Buna göre, işverenin yine kusurlu olması aranacaktır ancak kusurun tespitinde, içinde bulunduğu kişisel durum ve özellikler yerine, aynı durumdaki dikkatli, makul ve sorumluluk duygusu taşıyan bir insanın hareket tarzı karşılaştırmada esas alınacaktır. Fikrimizce; objektif kusur sorumluluğu denilen kavram kusursuz sorumluluğa göre daha hakkaniyetli olup, işverenin iş kazalarını önlemesini teşvik etmek açısından da daha yerindedir.
İş kazalarında üçüncü bir kişinin kusurunun veya işçinin kasti ya da ağır kusurlu hareketinin bulunması halinde ise, işveren açısından illiyet (nedensellik) bağının kesilmesinden ötürü işverenin sorumlu tutulamayacağı genel olarak kabul edilmektedir. İş kazasının meydana gelmesinde üçüncü kişinin (işveren-işveren vekili ve kaza geçiren işçi dışındaki kişiler üçüncü kişi kabul edilmektedir) kusuru halinde, hukuki yaptırımlar bu kişi için uygulanacaktır. İşçinin kendi kasti hareketi ya da ağır kusurlu davranışı sebebiyle kaza geçirmesi halinde ise, Sosyal Güvenlik Kurumu (“SGK”) tarafından işçiye ödenecek olan iş göremezlik ödeneği veya sürekli iş göremezlik gelirinden kesinti yapılacaktır. Nitekim Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’ nin 2012/4196 E. 2012/5289 K. Sayılı ve 5.4.2012 tarihli kararında, ‘’…işverenin kusurunun bulunmadığı, kendisinden beklenen özeni gereği gibi yerine getirdiği, kazanın meydana gelmemesi için alacağı bir önlemin bulunmadığı, pilotaj hatasının da kusursuz sorumluluğun tüm halleri için gerekli illiyet bağını keseceği göz ardı edilerek davanın reddi yerine yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.’’ demek suretiyle gerekli önlemlerin işveren tarafından alınmış olmasının illiyet bağını keseceği, bu sebeple işverenin sorumluluğuna gidilemeyeceği vurgulanmıştır.
Benzer şekilde işyerinde, işveren tarafından tüm sağlık önlemleri alınmış olmasına rağmen işçinin kalp krizi sonucu vefat etmesi durumunda, işveren açısında illiyet bağının kesilmiş sayılacağı sonucuna varabiliriz. İşverenin sorumluluğuna ilişkin tüm bu açıklamalarla birlikte kısaca özetlemek gerekirse, işverenin sorumluluğu belirlenirken irdelenmesi gereken durumlar; illiyet bağının kesilmesi, mücbir sebep ve iş kazasına uğrayan işçinin veya üçüncü kişinin kusurudur.
Ayrıca iş kazası olması durumunda işverenlere bu durumu yetkili kolluk kuvvetlerine veya kendi mevzuatlarına göre yetkili mercilere derhal ve SGK’ya da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde, bildirme zorunluluğu getirilmiştir. İşveren, kasten veya ağır ihmali neticesinde iş kazasının Kurum’a bildirilmemesi, geç bildirilmesi veyahut da bildiriminin eksik veya yanlış olmasından doğan veya doğacak zararlardan kendisi sorumlu olacaktır.
İş kazasında işverenin cezai sorumluluğu hakkındaki yazımızı incelemek için lütfen tıklayınız. (Bknz…..)
Hukuk Desteği