YETKİ İTİRAZININ KÖTÜNİYETLİ OLARAK İLERİ SÜRÜLMESİ

Bir önceki yazımızda (Lütfen Bkz.) yetki itirazının nasıl ileri sürülebileceği hususundan bahsetmiştik. Bugünkü konumuzu ise yetkisizlik itirazının kötüniyetli olarak yapılması halinde ne olacağı bahsi oluşturmaktadır. Bu noktada özellikle usul ekonomisi ilkesi büyük önem taşımaktadır.

Türk hukuk öğretisinde dava ekonomisi olarak da anılan usul ekonomisi ilkesi, genel olarak boş yere dava açılmasını, yargılama sırasında gereksiz işlemlerin yapılmasını ve zor yöntemlerin seçilmesini önlemeye hizmet eder. Bunun yanı sıra, anılan ilke, yargılamada emekten, zamandan ve masraftan mümkün olduğu ölçüde tasarruf edilmesine yönelik son derece önemli bir işlevi de yerine getirir. Başka bir anlatımla; usul ekonomisi, ihlal edilen hukuk düzeninin en az giderle, en kısa sürede ve en az zorlukla gerçekleştirilmesini ve boş yere davalar açılmasının önüne geçilmesini sağlamaya yönelik bir yargılama hukuku ilkesidir (Hanağası, E., Davada Menfaat, 2009, s. 32).

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (“HMK”) usul ekonomisi ilkesi başlıklı 30. maddesi “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” şeklindedir.

Uygulamada ise yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeden hatalı şekilde yetkisizlik kararları verilebilmektedir. Örnek vermek gerekirse farklı yer mahkemelerine tabi ancak birbiriyle bağlantılı olan davaların aynı yer mahkemesinde açılması halinde, sırf kötüniyetle davayı uzatmak ve bireylerin haklarına geç kavuşmasına neden olmak gayesiyle yetki itirazı yapılması ile karşılaşılabilmektedir. Başta usul ekonomisi ilkesi ve dürüstlük kuralı uyarınca davayı sürüncemede bırakmak gayesiyle yapılan yetki itirazının reddedilmesi ve yetkisizlik kararı verilmemesi gerektiği kanaatindeyiz.

Aşağıda bu konuyla ilgili Yargıtay kararlarından bazı kesitleri sizlerle paylaşmaktayız:

“… 6100 sayılı HMK’nın 166/4. maddesine göre davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda bağlantı varsayılır… yargılaması yapılan bu davada … her iki davanın konusu ve tarafları yönünden aralarında bağlantı bulunduğu … bu haliyle davalar arasında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu, davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği anlaşıldığından, iki davanın birlikte görülmesinde gerek usul ekonomisi gerekse birbiriyle çelişkili kararların ortaya çıkmasının önlenmesi bakımından fayda bulunmaktadır. Bu durumda eldeki dosya ile İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/330 Esas sayılı dosyası arasında konusu ve tarafları bakımından fiili ve hukuki bağlantı bulunduğundan, biri hakkında verilecek karar diğerini de etkileyeceğinden, mahkemece bu davanın İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/330 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesi ve her iki davanın birlikte görülmesi, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/330 Esas sayılı davasında karar verilip, hüküm kesinleşmiş ise, o dosyada kesinleşen olgular da dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, tefrik kararı sonucu dosyanın yeni esas numarasına kaydı ile işin esası incelenerek hüküm kurulması doğru olmamış …” (15. Hukuk Dairesi  2019/2478 E., 2020/1101 K.)

“…davalının önceki beyanının aksine olacak şekilde hareket ederek yetkili yer beyanında bulunması dürüstlük kuralı ile bağdaşmamaktadır. Davalı borçlunun bu şekilde itirazı ile alacaklı davacının alacağına kavuşması uzun süredir engellenmiştir. Bu durumun hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olması nedeniyle hukuken korunmaması gerekir…” (Hukuk Genel Kurulu 2017/2501 E.,  2021/233 K.)

“… HMK’nın 166/4. maddesine göre davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı varsayılır.

Somut olayda, her iki davanın konusu ve tarafları bakımından aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğundan, davalardan biri hakkında verilecek karar diğerini etkileyeceğinden, iki davanın birlikte görülmesinde, gerek usûl ekonomisi ve gerekse birbirleriyle çelişkili kararların çıkmasının önlenmesi bakımından fayda bulunmaktadır…”(15. Hukuk Dairesi 2016/6154 E., 2018/1407 K.)

“…Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davanın HMK 17. maddesi hükmü uyarınca şirketin sicil adresindeki yer mahkemesinde görülmesi gerektiği, bu yetki kuralının da kesin olduğu ve diğer davalılar aleyhine açılan davalar arasında hukuki ve fiili irtibat olduğu ve birlikte görülmesi gerektiği gerekçesiyle HMK 144/ç ve 115 maddeleri gereğince mahkemenin yetkisizliğine, talep halinde dosyanın yetkili görevli … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir… davalılar arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, biri hakkında verilecek hükmün diğer davalıyı etkileyecek olması nedeniyle gerçek kişi davalılar hakkında da davanın aynı yerde görülmesi gerektiğinden bahisle tüm davalılar hakkında yetkisizlik kararı verilmiş ise de anılan şirket davada taraf olmadığı gibi, dava tarihi itibarıyla davalı …Ş’nin merkezinin …. olduğu ve gerçek kişi davalıların da yetki itirazında bulunmadığı görülmüştür… tüm davalılar hakkında yetkisizlik kararı vermesi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir…” (11. Hukuk Dairesi  2016/14093 E., 2016/9472 K.)

                                                                                                              Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir