İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KAPSAMINDA ZORUNLU KÜRTAJ VE KISIRLAŞTIRMA

Temel dayanağını İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden alan üreme hakkı; kısaca, kişilerin hayata getirmeyi arzuladıkları çocuk sayısı ve bunların aralıkları gibi hususlarda özgür iradeleri doğrultusunda istedikleri gibi karar verebilmeleri ve bu uzantıda sağlık hizmetlerine hiçbir şiddet, baskı ve ayrımcılığa maruz kalmadan ulaşabilmeleri şeklinde tanımlanabilecektir. Üreme hakkı ve nüfus planlaması noktasında gebeliğin kürtaj ile sonlandırılması konusunu ele aldığımız bir başka çalışmamız için (Bkz: Diğer Yazımız…)

1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren ve ülkemiz tarafından imzalanarak onaylanan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin (“İstanbul Sözleşmesi”) 39. maddesinde zorunlu kürtaj ve kısırlaştırma konusu da hüküm altına alınmış, bu doğrultuda taraf devletler bakımından birtakım yükümlülükler öngörülmüştür. Anılan madde “Taraf Devletler, aşağıdaki kasıtlı davranışların suç sayılmasını sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alırlar: a. bir kadına, bilgilendirmeden ve önceden onayı alınmadan kürtaj yapılması; b. bir kadının üreme kapasitesini, kendisini usul hakkında bilgilendirmeden ve önceden onayı alınmadan sonlandıracak etkiye sahip cerrahi müdahalede bulunulması.” şeklinde düzenlenmiş olup; kadının bilgilendirilmeksizin ve onayı alınmaksızın kürtaj işlemine tabi tutulmasının ve üreme kapasitesini sonlandıracak nitelikte cerrahi müdahaleye maruz bırakılmasının suç sayılması için taraf devletlerce gerekli tüm tedbirlerin alınması gerektiği açıkça belirtilmiştir.

Burada önemli olan nokta, zorunlu kürtaj ve kısırlaştırma işlemlerinin kadının önceden bilgisi ve rızası olmadan yapılmasıdır. Zira kadının tam olarak bilgi edinmek suretiyle kendisi tarafından alınan bir karar sonucunda bu işlemlerin gerçekleştirilmesi, dış bir etkiyle üreme hakkına yönelen bir hareket olmayacağından madde kapsamına girmeyecektir.

Ülkemizde, İstanbul Sözleşmesi’ndeki bu madde hükmüne paralel olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (“TCK”) 99, 100 ve 101. maddeleriyle çocuk düşürtme (Bkz: İlgili Yazımız…), çocuk düşürme ve kısırlaştırma suçlarının düzenlenmiş olduğunu ve böylelikle kişilerin üreme hakkının korunmasının amaçlandığını da yeri gelmişken belirtmek isteriz.

                                                                 

                                          Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir