İHTİYATİ HACZİN FEKKİNDE TAHSİL HARCININ KESİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Tahsil harcı, konusu para veya teminat olan icra takiplerinde gündeme gelen nispi bir harç türüdür. Bu harcı ödeme yükümlülüğü borçlunun üzerindedir ve icra veznesine para girdiği durumda devlet bu paradan tahsil harcı kesmeyip borçludan ayrıca ister meğerki; borçlu yeteri kadar ödeme yapmamış veya satılan malların parası borçları ödemeye yetmemiş dolayısıyla da tahsil harcı karşılanamamış olsun. Bu durumda alacaklının alacağından tahsil harcı mahsup edilmiş olacak ve bu miktar için de ayrıca takip yapma hakkı gündeme gelecektir.

Bu anlatılanlardan sonra ihtiyati haczin fekki hallerinde tahsil harcı kesilip kesilmeyeceği meselesine gelinecek olunursa, öncelikle ihtiyati hacizden kısaca bahsedilmesi faydalı olacaktır.

İhtiyati haciz, alacaklının para alacağını güvence altına almak için mahkeme kararıyla borçlunun mallarına el konulmasıdır. Bu durum İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) madde 257’de “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” ve madde 258’de “İhtiyati hacze 50 nci maddeye göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir…” şeklindeki düzenlemelerle karşımıza çıkmaktadır. Madde 264’te ise ihtiyati haczi tamamlayıcı merasimden bahsedilmiş ve kesin hacze dönüşmesi hususu üzerinde durulmuştur. İhtiyati haczin kesin hacze dönüşebilmesi için takibin kesinleşmesi gerekmektedir.

Borç, ihtiyati haczin fekki gibi durumlarda, takip kesinleşmeden ödenebilir. Bir örnek vermek gerekirse alacaklı mahkemeden ihtiyati haciz kararı alıp bu kararı icraya koymuş ancak konkordatoda olan borçluya haciz yapılamayacağından dolayı konkordato kararına istinaden haciz kaldırılmış, sonrasında da borçlu ilgili borcu ödemiş olabilir. Dolayısıyla icra takibinin kesinleşmeyip ihtiyati haczin kesin hacze dönüşememesi hususu gündeme gelecek, bu halde tahsil harcı kesilmesi de yerinde olmayacaktır.

Bu konuyla ilgili aşağıda Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 2.10.2018 tarihli 2018/3863 E. ve 2018/9055 sayılı kararından bir kesiti sizlerle paylaşmaktayız.

“…İİK.nun 264. maddesindeki ihtiyati haczi yaptıran alacaklının 7 gün içerisinde takip talebinde bulunması veya dava açması zorunluluğunu içeren hükümden de anlaşılacağı üzere, ihtiyati haciz ile icra takibi ayrı hukuki düzenlemeler olup ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur. Bu nedenlerle, ihtiyati haciz icra takip işlemi olmayıp, yapılacak icra takibinden veya açılacak davadan önce ya da sonra uygulanan ve HUMK.nun 101. ve bunu izleyen maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir benzeri bir işlem olduğundan, İİK.nun 289. maddesinde öngörülen takip yasağından sayılamaz. Bu nedenle ihtiyati hacze binaen yapılan işlemlerin icra takip işlemi olmadığının kabulü gerekir. Dolayısıyla, tahsil harcı, ancak icra takibi sırasında, takip dosyasına münhasıran yapılan ödemelerden kesilen bir harç olup, takip kesinleşmediği müddetçe ihtiyati haciz, icrai hacze dönüşmeyeceğinden ve dolayısıyla bu durumda ihtiyati haciz icra takip işlemi sayılamayacağından, ihtiyati haciz kapsamında, ihtiyaten haczedilen araçlardaki haczin fekki nedeniyle tahsil harcının kesilmesi mümkün değildir…”

                                  Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir