DERNEK KURABİLME VE DERNEĞE ÜYE OLABİLME EHLİYETİ

Kurulması ve kuruluşunda belirlenen amacın gerçekleştirilmesi için dernek, üyeye ihtiyaç duyar. Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m.56; “Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında … oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi topluluklarıdır.” diyerek derneğin bulundurması gereken üye sayısının alt sınırını belirtse de, üst sınır hakkında bir hüküm koymamıştır. Dernek üye sayısı yedinin altına […]

Devamını Oku

ÜÇÜNCÜ KİŞİLERİN ÇOCUKLA KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ – I

Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı; temelde, anne veya babadan her birinin, hakim kararıyla, velayeti altında olmayanın çocuğu ile hakim tarafından belirlenecek olan yer ve zamanlarda vakit geçirmesi anlamına gelmektedir. Boşanma halinde velayet hakkı kendisine verilmeyen anne veya babanın çocukla kişisel ilişki kurma hakkının yanında, belirli şartların sağlanması halinde anne veya baba dışında bir üçüncü kişiye […]

Devamını Oku

HAKSIZ ŞİKAYET SURETİYLE KİŞİLİĞİN İHLALİ

Önceki yazılarımızda kişiliğin ihlali ve bunun hukuki sonuçlarından detaylıca söz etmiştik. Bugünkü yazımızın konusunu ise haksız şikayet yoluyla kişilik haklarının ihlal edilmesi ve bu husustan dolayı tazminat talep edilip edilemeyeceği hususları oluşturmaktadır. Anayasa’nın 36. maddesinin ilk fıkrasında “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile […]

Devamını Oku

CULPA IN CONTRAHENDO SORUMLULUĞU

Culpa in contrahendo, sözleşme kurulmadan önceki görüşmeler sırasında taraflardan biri tarafından meydana getirilen kusurlu davranışı ifade etmektedir. Bu davranış; karşı tarafı aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, sözleşme yapma niyeti olmadan veya edimin (borcun konusunun) imkansız olduğu bilinerek sözleşme görüşmelerine girişilmesi, sözleşmenin bir tarafının diğer tarafı bilerek ve isteyerek yanıltması gibi çeşitli durumlarda ortaya çıkabilmektedir. Esas olarak […]

Devamını Oku

DERNEK TÜRLERİ

Dernek; Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m.56’da, “en az yedi gerçek veya tüzel kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” olarak tanımlanmıştır. Dernekler, uygulamada daha etkili faaliyet göstermek adına çeşitli türlere ayrılmaktadır. Bu türler: (i)alelade dernekler – kamu yararına […]

Devamını Oku

AKIL HASTALIĞI VEYA AKIL ZAYIFLIĞI SEBEBİNE DAYALI VESAYETİN SONA ERMESİ HALİNDE VASİNİN YAPMASI GEREKENLER NELERDİR?

Akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı sebebine bağlı olarak verilen vesayet kararı, ancak yetkili Sulh Hukuk Mahkemesinin bir başka deyişle vesayet makamının kararıyla sona erer. Vesayeti gerekli kılan nedenin ortadan kalkması durumunda, ilgili Sulh Hukuk Mahkemesi vesayetin sona ermesine karar verecektir. Vesayetin sona ermesi talebini, kısıtlı ve ilgililerden her biri ileri sürebilecektir. Herhangi bir sebeple […]

Devamını Oku

VAKFIN SONA ERMESİ

Vakfın sona ermesi, çeşitli sebep ve yollarla gerçekleşebilmektedir. Bu yollar: vakfın kendiliğinden sona ermesi, vakfın mahkeme kararıyla feshedilmesi, vakfın, vakıf kuranın alacaklılarının ve saklı pay sahibi mirasçıların itirazı üzerine dağılması şeklinde sınıflandırabilir.  Türk Medeni Kanunu (“TMK”) m.116, “Amacın gerçekleşmesi olanaksız hâle geldiği ve değiştirilmesine de olanak bulunmadığı takdirde, vakıf kendiliğinden sona erer ve mahkeme kararıyla […]

Devamını Oku

NİŞAN BOZULDUĞUNDA ÇİFTLERİN ANNE VE BABASI MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNDE BULUNABİLİR Mİ?

Nişanlanma, çiftler arasında evlenme vaadiyle kurulan bir ilişkidir. Nişanlanma ilişkisi taraflardan biri tarafından haklı sebep olsa da olmasa da bozulabilir. Evlenmeyle bozulan nişanlanma hali hariç bazı durumlarda, taraflar arasında kusur oranına göre maddi ve manevi tazminat talep etme durumu doğabilmektedir. Belirtmek gerekir ki, nişanın bozulduğunu kabul edebilmek için öncelikle nişanlılık ilişkisinin uygun şekil şartlarla kurulduğunun […]

Devamını Oku

KİŞİLİĞİN İHLALİ VE HUKUKİ SONUÇLARI – II

Bir önceki yazımızda kişiliğin ihlalinden ve buna bağlı olarak başvurulabilecek yolların kanuni dayanağından söz etmiştik. Bugünkü yazımıza kişiliğin ihlali kaynaklı tazminat davaları ile devam etmekteyiz. Kişilik değerlerine haksız bir saldırı yapılması halinde ortaya çıkan maddi zararın giderilmesi amacıyla açılan dava maddi tazminat davasıdır. Kusursuz sorumluluğu gerektiren bir hal mevzu bahis değilse bu noktada Türk Borçlar […]

Devamını Oku

HAYATIN OLAĞAN AKIŞINA UYGUNLUĞUN İSPAT SÜRECİNE ETKİSİ

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesiyle de öngörüldüğü üzere, kural olarak taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Ancak hayatın olağan akışına uygunluk kriteri ile normal yaşam tecrübelerine göre doğal ve olağan sayılan bir olgunun varlığını ispat yükü söz konusu “hayatın olağan akışına uygun” iddiasını ileri süren tarafa değil, bu iddianın aksini, […]

Devamını Oku