MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ – II

Bir önceki yazımızda, markanın hükümsüzlüğü hallerinden genel hatlarıyla bahsetmiş, hangi hallerde markanın hükümsüzlüğüne karar verileceğinin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (“Kanun”) 25. maddesinde düzenlendiğini, maddeye göre; Kanun’un 5. maddesinde sayılan mutlak ret nedenleri ile 6. maddesinde sayılan nispi ret nedenlerinin bulunması halinde, hükümsüzlük şartlarının oluştuğunu ifade etmiştik (Lütfen Bkz…).

Bu yazımızda, Kanun’un 5. maddesinde düzenlenen mutlak ret nedenlerinden bahsedeceğiz.

Mutlak Ret Nedenleri

SMK Madde 5/1-a: Marka olamayacak işaretler

Kanun’un 5/1. Maddesinin (a) bendinde, Kanun’un 4. maddesi kapsamında marka olamayacak işaretlerin, marka olarak tescil edilemeyeceği öngörülmüştür.

Kanun’un 4. maddesi; “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” hükmünü amirdir.   

Markanın, temel işlevi olan ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olması gerekmekte olup, bu ayırt ediciliğin mevcut olmaması ve sicil üzerinde görüntülenebilir olmaması halinde, marka tescili mümkün olamayacaktır. Örneğin, Latin alfabesinden 3 harfin yan yana getirilmesi ile oluşturulan bir işaretin, ayırt edicilik özelliğinin mevcut bulunmaması ve böyle işaretlerin sicilde gösterilemeyecek olması nedeniyle, Türkiye sınırları içerisinde marka olarak tescil edilebilmesi mümkün değildir.

Sonuç olarak bir işaretin Kanun’un 4. maddesinde sayılan özelliklere aykırı olması durumunun, mutlak bir marka tescil engeli olarak karşımıza çıktığınız ifade edebilmemiz mümkündür.

SMK Madde 5/1-b: Herhangi bir ayırt ediciliği bulunmayan işaretler

Kanun’un 5/1. Maddesinin (b) bendinde, “herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler”in marka olarak tescil edilemeyeceği öngörülmüştür.

Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz; Kanun’un 5/1-a maddesinde öngörülen ayırt edicilik fonksiyonundan farklı olarak, (b) bendinde işaret edilen ayırt edicilik koşuluyla, tescil kapsamındaki mal veya hizmetler bağlamında bir ayırt edicilik kastedilmektedir. Diğer bir deyişle, madde 5/1-a hükmüyle; tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerden bağımsız bir ayırt edicilik koşulu öngörülmüşken, madde 5/1-b hükmünde; tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerle bağlı bir ayırt edicilikten bahsedilmektedir.

Örneğin; bir çay markası için çay bardağının tescil edilmek istenmesi durumunda, çay bardağı şeklinin söz konusu mal için herhangi bir ayırt ediciliği bulunmayacağından, marka olarak tescili mümkün olamayacaktır. 

Sonuç olarak bir işaretin, tescil kapsamında yer alan mal veya hizmetler bağlamında herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmayışı, mutlak bir marka tescil engeli olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir sonraki yazımızda, mutlak ret nedenlerinden; “bir işaretin tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin özelliğini belirtmesi” ile “tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler” hususlarından bahsedeceğiz.

Hukuk Desteği

iletisim: [email protected]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir